Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

AKP’nin Türkiye’ye getirmek istediği başkanlık sisteminde Başkan’a meclisi fesih yetkisi, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi, Meclisin kabul ettiği yasalar üzerinde veto yetkisi veriliyor. Acaba, Sayın Başbakan Erdoğan’ın siyasal kariyerine ‘Süper Başkan’ olarak devam etmesi mi amaçlanıyor!

Adalet ve Kalkınma Partisi Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na yasama ve yürütmeye ilişkin olarak verdiği önerilerle başkanlık sistemiyle ilgili görüşlerini kâğıda döktü. Bu önerilerden, AKP’nin Türkiye’ye başkanlık sistemi getirmeyi ve Başkan’a klasik başkanlık sisteminden daha geniş yetkiler vermeyi amaçladığı anlaşılmakta. AKP’nin önerilerinde:
* Başkan’a meclisi fesih yetkisi veriliyor. Başkan bu yetkisini kullanırsa kendisi de seçime gitmiş olacak. Böyle bir yetki başkanlık sisteminin temel felsefesine aykırı. Başkanlık sisteminin dayandığı sert güçler ayrılığı, yürütme (Başkan) ile yasamanın birbirlerine müdahale etmelerine izin vermez. Yasamanın, Başkan’ı güven oyuyla düşürme ya da gensoru ve soru önergesi yoluyla denetleme yetkisi olmadığı gibi, Başkan’ın da meclisi fesih yetkisi bulunmamakta. AKP önerisinde Başkan’a meclisi fesih yetkisi verilerek sistemin dayandığı denge yürütme lehine bozulmuş bulunmakta.
* Başkan’a kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veriliyor. Yasama organının Başkan’ın çıkaracağı kanun hükmünde kararnameler üzerinde hiçbir denetimi olmayacak. Böylelikle Başkan, ülkeyi kanun hükmündeki kararnamelerle dilediği gibi yönetebilecek.

‘Seçilmiş krallar’
* Meclisin kabul ettiği yasalar üzerinde, Başkan’ın veto yetkisi var. Başkan’ın veto ettiği bir yasanın mecliste yeniden kabul edilmesi hiç de kolay değil. Beşte üç çoğunluk gerekecek. Bu durum, Başkan ile meclis çoğunluğu ayrı partilerden olduğu takdirde şu sakıncayı doğurabilecek: Mecliste Başkan’ın vetosunu kaldırmak için gerekli beşte üç çoğunluk sağlanmazsa, yasama yolu tıkanacak. Buna karşılık, Başkan kararnamelerle ülkeyi yönetmekte serbest kalacak.
* Başkan adayının seçimi de güvence altına alınıyor. Buna göre, başkanlık seçimiyle milletvekilliği seçimi aynı günde yapılacak. Böylelikle, başkan adayının partisiyle özdeşleşmesi ve partisine sağlanan destekten yararlanması isteniyor.
* Üstelik Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kendisiyle birlikte başkanlık seçimlerinin de yenilenmesine karar vermesi durumunda, iki dönem bu koltukta oturan kişinin üçüncü kez başkanlık yarışına girmesi mümkün hale getiriliyor. Dolayısıyla, bir kişinin üç dönem arka arkaya başkan seçilmesi ‘seçilmiş krallar’ yaratacak.

‘Pek inandırıcı değil’
Diğer üç partinin yasama ve yürütmeye ilişkin önerileri ise parlamenter sistemi öngörüyor. BDP önerisinde Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi önerilmekteyse de, Cumhurbaşkanına yalnızca simgesel yetkiler tanındığından öneri klasik parlamenter sisteme dayanmakta. Yanıtlanması gereken soru şu:
AKP, Uzlaşma Komisyonu’nda kabul edilme olasılığı olmadığını bilmesine karşın Başkanlık sistemi önerisini neden sundu?
AKP buna farklı yanıtlar veriyor. Bir yanıta göre, başkanlık sisteminin tartışılması amacıyla bu öneri sunuldu. Bu açıklama pek inandırıcı değil. Bir kere Uzlaşma Komisyonu farklı görüşlerin tartışıldığı akademik bir forum değil. Görevi anayasa yapmak. Siyasi partiler, anayasada görmek istedikleri önerileri getiriyorlar. Kaldı ki, Uzlaşma Komisyonu’nda başkanlık sistemi uzun boylu tartışıldı. AKP’nin amacı buysa, amaç gerçekleşti. O zaman AKP artık önerisini geri çekebilir.
AKP temsilcilerince ileri sürülen bir başka neden, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesiyle Türkiye’nin zaten parlamenter sistemden uzaklaştığı, dolayısıyla başkanlık sistemine geçmekle bu belirsiz sistemden çıkıp, belirli bir sisteme kavuşacağı yönünde. Bu neden de inandırıcı değil. Önemli olan Türkiye koşulları çerçevesinde en doğru, en demokratik sistemin ne olduğu. Belirli bir sistem getirmek için Türkiye bakımından yanlış bir sistemin uygulanması herhalde akılcı bir çözüm değil.
Bu nedenler gerçek değilse, akla şöyle bir olasılık geliyor: AKP bir süre sonra Uzlaşma Komisyonu’ndaki görüşmeleri bırakmayı, başkanlık da dahil olmak üzere, üzerinde uzlaşmaya varılmayan maddeleri (ya da uzlaşmaya varılanlarla birlikte) referanduma götürmeyi mi tasarlıyor? Tüm bu çabaların temel amacı Sayın Başbakan’ın siyasal kariyerine ‘Süper Başkan’ olarak devam etmesi olabilir mi?

‘Sorun basit değil’
Ancak ortada bir gerçek var. AKP’nin başkanlık önerisi Uzlaşma Komisyonu’nun çalışmaları açısından önemli bir engel oluşturdu. Üç siyasal partinin yasama ve yürütmeye ilişkin önerileri parlamenter sisteme dayalı. İleride yargıyla ilgili önerileri de böyle olacak. Buna karşılık AKP’nin yasama, yürütme önerileri başkanlık sistemine göre hazırlanmış. Böyle olunca, müzakereler için gerekli ortak zemin ortadan kalkıyor. AKP bu durumu sıradanlaştırmaya çalışıyor. “Başka konularda da farklı görüşler vardı, bu da onun gibi. Üç parti anlaşıp ortak bir madde yazarlar, AKP’nin önerileri de parantez içine alınır.” Oysa sorun böyle basit değil. Yasama ile yürütme maddelerine ilişkin üç siyasal partinin önerileriyle AKP’nin önerileri değişik sistemlerden kaynaklanıyor. Bunlar arasında bir uzlaşı sağlamak olanaksız. Uzlaşma Komisyonu’ndaki görüşmelerin amacı uzlaşı sağlamak.

UZLAŞMA OLACAK MI?
Uzlaşı sağlanamayan maddeler yeniden ele alınacak. Taa ki uzlaşı sağlanana dek. Uzlaşma Komisyonu’nun çalışma usulü böyle. Oysa AKP’nin başkanlık sistemine dayanan önerisi kaldığı sürece uzlaşı sağlanamayacak. Başka bir deyişle, AKP bu önerileriyle Uzlaşma Komisyonu’nun önüne aşılması olanaksız bir engel koyuyor. Dolayısıyla bu engeli kaldırarak Uzlaşma Komisyonu’nun görevini sürdürmesini sağlamak AKP’ye düşen bir sorumluluk. AKP bu sorumluluğun gereğini yerine getirmediği takdirde Uzlaşma Komisyonu’na son vermek için bahane aradığı sonucuna ulaşabiliriz. AKP’nin başkanlık önerisi Türkiye açısından sadece hükümet sisteminde köklü bir değişiklik değil, aynı zamanda bir demokratik rejim sorunu yaratıyor. Bunun nedenlerini başka bir yazıda anlatmaya çalışacağım.

Haberin Devamı

Başbakan süper başkan olacak mı

RIZA TÜRMEN

Haberin Devamı

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Rıza Türmen Kanada’da yüksek lisans eğitimi aldı. Türkiye’ye dönünce Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde doktorasını tamamladı ve Dışişleri Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde bulundu. 1985’te Singapur’a atanarak Türkiye’nin en genç büyükelçilerinden biri oldu. 1995-1996 yıllarında da Bern Büyükelçisi ve 1996-1998 yılları arasında Avrupa Konseyi daimi temsilcisi olarak görev aldı. 1998’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığına seçildi ve 2008’e kadar bu görevde kaldı. 12 Haziran 2011 Seçimleri’nde CHP İzmir milletvekili seçildi.