1447 yılında Dimetoka’da doğan, 1481 yılında tahta geçip, 1512 yılına kadar, 31 yıl iktidarda kalan 2.Bayezid, bugüne kadar ihmal edilmiş; değeri pek anlaşılmamıştır. Babası büyük Fatih Sultan Mehmet ve oğlu Yavuz Sultan Selim arasında sıkışıp kalmış; üzerinde kardeşi, muhteris Şehzade Cem’in, ela gözlü, isyankâr ve yakışıklı gölgesinin dolaştığı bir hükümdardır 2.Bayezid. Bir yanda babası Fatih’in büyük atılımları ve oğlu Yavuz Selim’in ele geçirdiği geniş topraklar göz kamaştırmaktadır. Öte yanda ise Şehzade Cem’in mağdur edilmiş görüntüsü onun önüne dikilmektedir.
Türk tarihini sadece büyük fetihler zinciri veya büyük toprak kayıpları olarak algılayan; bunu uygarlık, kültür ve sanat zenginliklerinden, diplomatik başarılardan kopuk okuyan bir zihniyet veya bakış açısıyla 2.Bayezid’i anlamak ve yorumlamak elbette mümkün değildir.
Bayındırlık atılımları
Oğlu Yavuz Selim’i yüceltmek amacıyla yazılan “Selimnameler”, onu zayıf bir hükümdar olarak tanıtmıştır. Buna bir de, insanların “mağdurdan yana olmak” duygusunu harekete geçiren, Şehzade Cem olayını da eklemek gerekmektedir. Üstelik bir sürü Avrupalı ve Türk yazar, popüler tarih kitapları ve romanlarıyla, bir Cem efsanesi inşa etmiş, 2.Bayezid geriye itilmiştir. Buna bir çeşit, “Cemseverlik” edebiyatı demek yanlış sayılmayacaktır. Dolayısıyla, 2.Bayezid’i, serin kanlı bir şekilde, tarihteki anlamı ve gerçek başarısıyla değerlendirmek ancak ölümünden 500 yıl sonra mümkün olmaktadır. Leonardo da Vinci’nin, 1502 yılında, 2.Bayezid’e bir mektup yazarak, onun emrinde çalışmak istemesi, herhalde bir rastlantı değildir. Çünkü, 2.Bayezid, imparatorlukta başlatılan büyük bir bayındırlık ve kentleşme hamlesinin arkasındaki isimdir.
Amasya’daki 2.Bayezid külliyesi; Edirne’deki, bir hastane ve tıp okulunu da kapsayan külliye; etkinliğini ve görkemini hâlâ koruyan, Bursa’daki “Koza Han” gibi yapılar, sadece bir anıt eser değil, aynı zamanda bir kentleşme hareketinin işlevsel örnekleridir. İstanbul’da kendi adını taşıyan ve “Beyazit Meydanı”na adını veren külliye ile de bir bakıma, 2. Bayezid’in bayındırlık atılımları taçlanmıştır.
Yaratıcı sıçramalar
2.Bayezid tarafından kurulan “Galata Mevlevihanesi” ise başka bir başarı öyküsüdür. Galata Mevlevihanesi, İstanbul’da gerçek bir kültür merkezi olmuştur. Şiir, güzel sanatlar ve müzik alanında buradan pek çok isim yetişmiş, bir sanat okulu işlevi görmüştür. Galatasaray, 2.Bayezid tarafından, İmparatorluğun yönetici insan omurgasını eğitmek amacıyla kurulmuştur. Okul, İmparatorluğun yükseliş döneminde, sonra 1868’deki yenileşmesiyle birlikte, çöküş yıllarında ve Cumhuriyet’in kuruluş aşamalarında başarılı bir model olarak yüzyıllara meydan okumuştur.
Bir eğitim kurumu olarak ortaya çıkıp, bir kültür ocağına, oradan popüler bir spor kulübüne, ardından akademik bir yapıya gidişiyle, Galatasaray dünyadaki tek örnektir. Bu yanıyla, Avrupa’da da sayıları az olan diğer tarihi okullardan ayrılır. 2.Bayezid dönemindeki kültürel mayalanma, sadece, mimari eserlerle sınırlı değildir. Minyatür, süsleme ve hat sanatları da buna eklenmelidir. Ama edebiyat ve tarih yazıcılığı da, 2.Bayezid döneminde yaşanan yaratıcı sıçramayı bize gösterir.
Türk tarih bilinci
Türk edebiyatının önemli ismi Necati Bey, 2. Bayezid döneminin bir yıldız ismidir. Ama, onunla birlikte adı anılması gereken bir kadın şair vardır: Mihrî Hatun. Bu cesur kadın şairin yanında, Tacizade Cafer, bir özgün edebiyat sevdalısı olarak zamana meydan okumaktadır. Tacizade’nin “Hevesname”si, aynı zamanda, 2.Bayezid dönemi İstanbulu’nun yazılı bir belgeseli gibidir. Türk tarih yazıcılığının öncü isimleri de, 2.Bayezid döneminde ortaya çıkmış, onun tarafından önleri açılmış ve desteklenmiştir. Aşık Paşazade, Oruç Bey, Tursun Bey, Kıvamî, tarihçi Kemal, Kemal Paşazade ile Türk veya Uzun Firdevsî gibi isimler, bu dönemde eserlerini vermiş; Türk tarih bilincinin ve yazıcılığının temellerini atmıştır.
Bu isimlere Pirî Reis’i de eklemek yanlış olmayacaktır. Pirî Reis, hiç şüphe yok ki, klasik Türk kültürünün dünya kültür mirasıyla kesişme noktalarından bir tanesidir ve 2.Bayezid zamanında yetişmiştir. Pirî Reis, 2.Bayezid’in amirali Kemal Reis’in yeğenidir ve bütün bilgisini, onunla birlikte Akdeniz’de elde etmiştir.
Deniz politikaları
Akdeniz, 2.Bayezid’in bir devlet adamı ve hükümdar olarak büyük başarı gösterdiği alandır. O, tersaneyi ve tophaneyi geliştirmekle kalmamış, kurduğu donanma ile, Akdeniz’de ciddi bir stratejik varlık göstermiştir. Akdeniz’deki Venedik hegemonyasının kırılması, ancak 2.Bayezid’in azimli ve bilinçli deniz politikalarıyla mümkün olmuştur. Hint denizi yollarının ve Brezilya’nın Portekizliler; Amerika’nın Kristof Kolomb tarafından “keşfi”, 2.Bayezid’in içinde yaşadığı çağda meydana gelmiştir. Dünya coğrafyası, denizler üzerinden, o çağda yeni bir çehre kazanmıştır. Dolayısıyla, 2.Bayezid’in denizlere önem vermesi, o günün koşullarıyla müthiş uyumlu ve doğrudur.
2.Bayezid, usta bir diplomattır. Onun diplomatik başarıları, Venedik, İtalyan kent devletleri ve Papalık arasında ördüğü ilişkiler ağında rahatlıkla izlenir. Aynı şekilde, onun, Alman Habsburg İmparatorluğu ve Macaristan politikaları da, hep akılcı ve kazanımcı hamleleri kapsamıştır. Üstelik, 2.Bayezid’in kendi politikasını, büyük Macar kralı Mattias Korvinus, Papa Aleksander Borgia, Habsburg İmparatoru 1.Maksimiliyan gibi isimlerin arasında yürütmüş olması, siyasi başarısını daha da dikkat çekici yapmaktadır.
Uzun ömürlü devlet
2.Bayezid’in katkılarını daha fazla ayrıntıyla pekiştirmek mümkündür. Ama, özetle şunu demek uygun olacaktır:
2.Bayezid, İmparatorluğu kurumlaştıran bir devlet adamıdır. Onun sayesinde ülke pekişmiş ve derinlik kazanmıştır. Eğer İmparatorluk Türkiye’si, kurumlarıyla ve devlet gelenekleriyle uzun ömürlü bir devlet olduysa; bir çöküşün ve yıkıntının ardından Türkiye Cumhuriyeti hemen ve yeniden kurulabildiyse, bunun arkasında, 2.Bayezid’in yaptığı katkının payı muhakkak ki vardır. 2.Bayezid, 500.ölüm yıldönümünde anılmayı, üzerinde düşünülmeyi ve yeniden yorumlanmayı, fazlasıyla hak etmektedir.
REHA BİLGE
1953’te Ankara’da doğan Reha Bilge, Galatasaray Lisesi ve Viyana Üniversitesi’nde öğrenim gördü. “Sur ve Sultan” , “Dervişler ve Sultanlar” gibi romanların, “Siyah Beyaz Arasında Türkiye ve Avrupa” adlı kitabın yazarıdır. “1514 Yavuz Selim ve Şah İsmail” adlı eseri, Batı Asya coğrafyasında ortaya çıkan derin fay hatlarını ve günümüze uzanan sonuçlarını analiz etmektedir. Reha Bilge’nin 2012 yılında yayınlanan, “II.Bayezid, Deniz Savaşları ve Büyük Strateji” adlı kitabı, farklı bir 2. Bayezid portresi çizmektedir. Yine 2012’de yayınlanan, Matrakçı Nasuh’un “Tarih-i Sultan Bayezid” adlı eseri, bir Mertol Tulum ve Reha Bilge ortak çalışmasıdır.