“Terör örgütleri öğrenen organizasyonlardır. Öğrenme hızları daima devletlerden fazladır... Suriye buna iyi bir örnektir. Suriye’de bugünlerde ‘karaborsaya’ düşmüş füzelerin ne olacağını, bölgede kim tarafından kime karşı kullanılacağını kimse kontrol edemeyecektir. Ancak, yanlış ellere geçen füzelerin Türkiye’nin de kabusu olmayacağını hiç kimse garanti veremez...”
Suriye’de savaş içinde savaş yirmi aydır devam ediyor. Gruplar üstünlük sağlayamadığı gibi çok sayıda da sivil ölüyor. Politik ve askeri tıkanıklığa son vermek isteyen, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkeler, isyancıların saldırılarına yeni bir ivme kazandırmak istiyorlar. Bu aşamada en etkili araç ise, Esad’ın hava gücünün kullanmasının sınırlandırılmasıdır.
İnternet görüntüleri, direnişçilere alçak irtifa hava savunma füzesi verildiğini gösteriyor. Bunun anlamı, Esad’a ait çok sayıda uçak ve helikopterin düşürülmesidir. Fakat bu gelişme direnişçiler için iyi haber olmakla birlikte, orta vadede bölgede başka ülkeler için kabus olabilir .
Çarpan etkisi var
Bazı askeri tarihçilere göre (Corum ve Johnson, Airpower in Small Wars, 2003) ayaklanmalara karşı uçaklar ilk defa, 1913 yılında, Fransızlar tarafından Fas’ta yerlilere karşı kullandı. Helikopterler de yine Fransızlar tarafından 1956 Cezayir ayaklanmasında en etkili biçimde kullanıldı. Ardından da dünyanın neresinde bir sivil savaş, iç savaş veya ayaklanma varsa orada önemli roller üstlendiler. Bugün hava gücünün kullanımı insansız hava araçları ile yeni bir aşamaya geldi.
Suriye’de olduğu gibi helikopterler, ayaklanmanın bastırılmasında personel taşıma, ilk yardım, yaralı tahliyesi, konvoy koruma, keşif, ateş destek, veri toplama, gözetleme için kullanılırlar. Helikopterler hız, derinliklere ulaşma ve esneklik nedeniyle stratejik öneme sahiptirler. Ayaklanmanın her aşamasında farklı rol oynarlar. Askeri yönü kadar psikolojik yönü de önemlidir. Sonuçta “çarpan etkisine” sahiptir ve büyük avantaj sağlar.
İsyancılar başlangıçta hafif silahlar kullanıp bölge kontrolü yapmazlar. İsyan bölgeleri genişledikçe daha sofistike silahlara sahip olurlar ve bölgeleri, ahaliyi ve fiziki hedefleri korumak zorunda kalırlar. İleri aşama da uçak ve helikopterle karşı açık hedef haline gelirler ve yeni arayışlara başlarlar.
Ayaklanan taraf, savaşın bu aşamasında uçak ve helikoptere sahip olamayacağından, hükümet kuvvetlerinin hava hareketlerini sınırlamak ya da etkisiz hale getirmek isterler. Bunun yolu sadece devletlerin sahip olabilecekleri sofistike füzeler elde etmekten geçer.
3 yılda 331 kayıp
Yakın tarihte bu girişimin iki başarılı örneği var. İlki, Sovyetler Birliği’nin Afganistan, diğeri de ABD’nin Irak tecrübesidir. Her iki süper güç, direnişçilerin füzeleri yüzünden büyük kayıplar verdiler ve üstün askeri kapasitelerine rağmen bu ülkeleri terk etmek zorunda kaldılar.
ABD, 1986 başında, Afganistan’da Sovyetlere karşı mücahitlere tek kişi tarafında kullanılan, yüzde 80 isabet oranına sahip, 4.800 metrede etkili, Stinger füzeleri vermeye başladı. Üç yılın sonunda Kızıl Ordu, 114 uçak ve 331 helikopter kaybederek hazin bir biçimde ülkeyi terk etti. Bu başarının arkasında, CIA, MI6, MOSSAD, Suudi, Mısır ve Türk istihbaratlarının ucuz ve etkili askeri malzemeleri vardı.
Senkronize kabus
Diğer hazin hikaye on yıl önce Irak’ta yaşandı. ABD ordusu Bağdat’a girdikten hemen sonra Saddam, önceleri pek anlam verilemeyen biçimde, ordusunun elindeki füzeleri toplayarak Sünni direnişçilere dağıttı. İlerleyen günlerde ABD askerleri senkronize bir kabusa uyandı. İlk olarak direnişçiler, füzelerle helikopterleri düşürdüler ve Amerikalıları kara yollarına mahkum ettiler. Böylece askerler hız ve manevra üstünlüklerini kaybettiler. Ardından, karayolunda basit, ucuz ve etkili, uzaktan kumandalı mayınların kurbanı oldular. ABD bu süreçte, en az 120 helikopter ve çok sayıda uçak kaybetti. Sivil yolcu ve kargo uçakları hedef oldu. Füzeler nedeniyle ABD, insan, para, zaman ve prestij kaybetti.
Türkiye’nin de kötü bir füze tecrübesi oldu. PKK, ilk olarak, 1997 yazında, Hakkari’de iki helikopteri füze ile düşürdü. Bu füzeleri, Sırp ve Yunan istihbaratının birlikte PKK’ya verdikleri anlaşıldı. Az sayıda idiler ve Lübnan-Suriye-Kuzey Irak yolu ile bölgeye geldikleri anlaşıldı.
Terör örgütleri öğrenen organizasyonlardır. Öğrenme hızları daima devletlerden fazladır. İç savaşlar, ayaklanmalar silah ve füzelerin karaborsasıdır. Çünkü denetim yapacak bir devlet, otorite yoktur. Suriye buna iyi bir örnektir. Suriye’de bugünlerde ‘karaborsaya’ düşmüş füzelerin ne olacağını, bölgede kim tarafından kime karşı kullanılacağını kimse kontrol edemeyecektir.
Suriye’de füzeyle donatılan direnişçilerin Esad’a karşı askeri üstünlük sağlamaları sürpriz olmayacaktır. Ancak, yanlış ellere geçen füzelerin Türkiye’nin de kabusu olmayacağını hiç kimse garanti veremez. Görünen o ki geçen yaz, Bingöl’de şehit olan askerlerin otobüsler yerine helikopter ve uçakla taşınmasını önerenlerin şimdiden alternatif çözümler üretmeleri gerekmektedir.
DR. NİHAT ALİ ÖZCAN
Dr. Nihat Ali Özcan, Trabzon’un Şalpazarı’nda doğdu. Lisans eğitimini, Kara Harp Okulu ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. Yüksek Lisans ve Doktora Eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi’nde bitirdi. Doktora tezini, 1999 da, “PKK (Kürdistan İşçi Partisi) Tarihi, İdeolojisi ve Yöntemi” üzerine yazdı. Tez aynı isimle 1999’da kitap olarak yayınlandı. Özcan, 1997 yılında TSK’den kendi isteği ile emekli oldu.
Kısa süre avukatlık yaptı. Çeşitli üniversitelerde dersler verdi. Oxford Üniversitesi Tarih Fakültesi, “Savaşın Değişen Karakteri” programında, “Ayaklanma ve Ayaklanmaları Bastırma Teorileri” üzerine doktora sonrası çalışma yaptı. Halen, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırmaları Vakfı’nda çalışmakta ve TOBB ETÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ders vermektedir. Terörizm, ayaklanma ve ayaklanmayı bastırma teorileri, çatışmaların çözümü, Kürt sorunu, enerji güvenliği, Ortadoğu, sivil-asker ilişkileri çalışma alanlarıdır.
Özay Şendir
'Nefes almak için izin bekleyen Miçotakis'
29 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yurt, burs, staj, keyfiyet
29 Haziran 2025
Zeynep Aktaş
Zemini güçlü olan yatırımcıyı çekiyor
29 Haziran 2025
Ali Eyüboğlu
Cemal Hünal: ‘Issız Adam’ benim dönüm noktam
29 Haziran 2025
Güldener Sonumut
Mark Rutte’ye haksız eleştiri
29 Haziran 2025