Bu yazının birincisi, aynı başlıkla, tam 32 yıl evvel yazıldı (Milliyet Düşünenlerin Düşünceleri, 30 Kasım 1980). O zaman görece genç bir doçenttim ve bir şeyler değişeceğini umuyor ve belki de sanıyordum. Oysa o günden bu yana ülkem üniversitesi değil düzelmek, şahtı, şahbaz oldu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin en başarısız kaldığı alan üniversitelerdir. Dediğimin en sağlam kanıtı ise dünyanın 17. en büyük ekonomisine sahip bir ülkede yine dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına 1-2 üniversite sokulduğunda, bundan sevinebilmektir. 100 yılı aşkın süredir düzgün bir üniversite kuramıyor, belki de bunu istemiyoruz. İnsanımızın doğası ve kültürü üniversiteye, yani eleştirel düşünce ve yaratıcılığa açık değildir demek kabul edilemez. Hele böyle bir savunmayı ülke üniversitelerini düzeltmeye çalışanların dile getirebilmeleri hiç affedilemez. Ülkemiz üniversiteleri “kariyerizmin”* kaleleri gibidir.
Kimseyi ürkütmemek
YÖK kamuoyuna yeni bir Yüksek Öğretim Yasa taslağı sunmuştur. Üzülerek gözlediğim söz konusu taslakta da ana amaç ve telaş üniversitenin ne yaptığı veya yapması gerektiği, gerek ulusal gerekse de uluslararası düzeyde etkilerinin ne olduğu veya olması gerektiği değildir. Korkarım esas hedeflenen gün geçtikçe artan yüksek öğretim talebini fazla suya sabuna dokunmadan, şöyle veya böyle, karşılamak. Ve de kimseleri ürkütmeden, 100 yılı aşkındır alışılanın dışına çıkmadan, geleceği büyük tehlikeye atmak pahasına, günü kurtarmak.
Bu saptamadan sonra yeni bir Yüksek Öğrenim Yasasıyla ilgili nesnel önerilerim aşağıdadır:
1. Yasanın başlığındaki Öğretim, Öğrenim olmalıdır.
2. Yasa mutlaka kısa, çerçeve bir yasa olmalıdır.
3. Böyle bir yasa çerçevesinde her üniversite ayrı bir yönetmelikle yönetilmelidir.
4. Yasayla mutlaka bir akademik denetim/akreditasyon kurulu oluşmalı ancak bu kurul YÖK’ten tümüyle bağımsız olmalıdır.
5. Akademik ünvanlar ancak çalışılan kurumda geçerli olmalıdır. A üniversitesinin profesörü, B üniversitesine gittiğinde doçent veya bunun tam tersi olarak görevine devam edebilir.
6. Akademik ünvanlar akademik çalışmalar dışında kullanılmamalıdır.
7. Öğretim üyelerinin gelirleri ile akademik ünvanları arasında halen geçerli olan çok sıkı koşutluk söz ettiğim kariyerizmin ana güdüm unsurlarındandır ve değişmelidir.
8. Öğretim üyelerinin büyük çoğunluğu sözleşmeli çalışmalıdır.
9. Tıp alanında klinik profesörlük ve doçentlik başlatılmalıdır.
10. Üniversite öğretim üyeleri yetiştirecekleri öğretim üyesi adaylarını, son aşamada, mutlaka kendileri seçmelidir. Salt merkezi sınavlarla öğretim üyesi adaylarını seçmek süregelirse tüm üniversitelerimizin geleceği daha da karanlık olacaktır.
11. Akademik yükseltmelerde, özellikle de profesörlüğe yükseltmelerde, yurtdışı hakemlerden de yararlanılmalıdır. Ticareti, sanatı, eğlencesi, sporu ve hatta ordusu bu kadar yurtdışına açık ve yurtdışıyla rekabette olan bir ülkede, yurtdışı rekabete bu denli kapalı bir üniversite olamaz veya o üniversite bu ülkeye layık değildir.
* Kariyerizm, bireyin dürüstlük veya sosyal fayda telaşı olmadan belli bir mesleğin üst kademelerine yükselme çabası diye tanımlanabilir. Örneğin M. Gorbaçov ünlü Perestroyka adlı yapıtında Sovyetler Birliği’nin çöküş nedenleri arasında kariyerizmi en üst sıralara koyar.
Prof. Dr. Hasan Yazıcı
1945 yılında İstanbul’da doğmuş, 1963’te Robert Kolej (Akademi), 1969’da İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesini bitirmiştir. 1969-74 yılları arasında ABD’de (Nebraska ve Creighton Üniversiteleri) iç hastalıkları ve romatolojide uzmanlaşmıştır. Yurda dönüşünde İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde Romatoloji Bilim Dalını kurmuştur. İstanbul Üniversitesi’nden bu yıl içinde emekli olan Yazıcı halen İÜ Etik Kurulu Başkanlığı ve LER (Letter to Editor, Rheumatology) isimli Internet dergisinin editörlüğünü yapmaktadır. Ana araştırma alanları Behçet hastalığı, klinik araştırma metodolojisi ve bilim etiğidir. Çok sayıda özgün yayın, derleme, temel ders kitaplarına katkı ve başyazısı vardır. Birçok meslek ödülü almış, bilimsel dergi editörlüğünde bulunmuş ve bilim derneklerine üye seçilmiştir. Türkiye Bilimler Akademisi eski, Bilim Akademisi Derneği ve Avrupa Bilimler Akademisi yeni üyesidir. 2011’de Amerikan Romatoloji Derneği (ACR) Master Unvanını, bu yıl içinde de Avrupa Romatizmayla Savaş Ligi (EULAR) Üstün Hizmet Ödülü’nü almıştır.