Erdoğan Şenay

Erdoğan Şenay

esenay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Geçen haftaki "futbolsuz günler" yazımızda, kendimizi bakıma aldığımızı ve yeni menisküs ameliyatı için, Münih’e uçtuğumuzu anlatmıştım.
Evet... Zor da olsa, ALPHA Klinik’te geçirdiğimiz ameliyatlı üç günümüzü, unutmamız mümkün değil... "Acı neredeyse, insan canı oradadır" tarifinin, ne kadar doğru değerlendirme olduğunu, insan ameliyata giderken, genel anestezi uykusu öncesinde ve de ayıldığı anlarda çok daha iyi yaşıyor.
* * *
Ameliyat bitti, ama işin zor kısmı şimdi başlıyor aslında. Sağ ayak, üç ay süreyle bir kez yere basmayacak. Bir torba ilaçla boğuşmak da, bir ay kadar sürecek. Ağırlık çalışmaları, fizik tedavi yöntemleri, tam üç sayfada anlatılıyor hastaya... Küçücük bir menisküsü, "Büyük bir hikaye" haline getirmek istemiyorum tabii... Ancak özellikle, yoğun yarışma haftaları, ayları ve de yıllarıyla yaşayan, profesyonel - amatör bütün sporcularımızın, ne kadar dikkatli olmaları gerektiğini vurgulamak istiyorum sadece...
Ayrıca kulüp doktorları ve profesyonel kulüp idarecilerinin de dikkatlerini çekmek istiyorum... Öyle ya, büyük paralar ödeyerek aldığınız şöhretli bir oyuncuyu, doğru sakatlık tespiti yapmadan "Haydi aslanım. Bir şeyin yok" diyerek, iğneyle, devam eden yarışma dizilerinde oynatmak, "tıp cinayeti" işlemekle eşdeğer anlam taşır bence...
* * *
"Çok önemli" bir örnekle toparlayalım dilerseniz yazımızı... Rıdvan Dilmen’i tanımayanınız yoktur sanırım. Gelmiş geçmiş zamanların en flaş ve en özel kramponlarından biri... Veselinovicli dönem "102 golle" şampiyon olmuş Fenerbahçe’nin, o yıl ki, "başaktörü" ... Ve de onun, birçok yanlışıyla boğuşmanın sempatik angaryalarıyla uğraşan da bendeniz... Yani geçmişteki olayın, en canli şahidi... Rıdvan’ın önüne geçilemez diz rahatsızlıklarının en dikkat çekici günleri... Hiç unutmam, o yine çaresiz kaldığı bir anda, akşam yemeği yerken çalmıştı kapımızı... Dert malum sakatlık... Devası da bizim iki haftadır size anlattığımız ALPHA kliniği ve Dr.Toft’ta... Maksadımız, bu eklem yerleri merkezine, Rıdvan’ı atarak, onu hem Milli Takım’a, hem de Fenerbahçe’ye uzun yıllar oynamak üzere kazandırmak. Rıdvan’ın aklı yatmış ve Başkan METİN AŞIK’tan da izin almamı istemişti benden. Sevgili METİN başkanı arayıp, gerekli Münih iznini almıştık...
Ertesi gün buluşup, ameliyatı planlamak üzere ayrılmıştı bizim evden Rıdvan... Ancak randevu saatinde, Rıdvan’ı beklerken, sabah Amerika’ya uçmuş olduğu haberini almıştım Milliyet Spor Servisi’nden... Ondan sonra olup bitenleri siz de biliyorsunuz benim kadar işte... Yan bağları ile birlikte dizlerindeki bütün futbol ihtişamını da "yanlış yerde - yanlış adam"ın ameliyat masasına bırakan Rıdvan, döndükten sonra bir daha ayaklanamadı.
Halbuki laf dinleyip, bizle buraya gelse ve üç ay sakat ayağını yere bile basmadan, saklanabilseydi İstanbul gecelerinden ve futbol sahalarından, o pelür kağıdı gibi fiziğiyle hala kelebekler gibi uçuşacaktı. Ona herkes, ŞEYTAN lakabını uygun görmüştü doğru olarak. Ama benim için, sadece yukarıdaki kabahati nedeniyle, sempatik bir "UZUN KULAKLI" olarak kalacaktır, bu kendi kıymetini bilmeden yaşayan MAZİDEKİ ADAM.