Erdoğan Şenay

Erdoğan Şenay

esenay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Beşiktaş - Fenerbahçe derbisi oynandı bitti... Ama dedikoduları ve de teknik tartışmaları halen devam etmekte... Bizce, Beşiktaş’ın mükemmel bir oyun stratejisiyle, Kadıköy’de kaptığı üç puan, altından da önce "Platin" değerindedir... Lucescu’nun ve ağır sahada yarışan Siyah - Beyazlı oyuncuların müthiş zaman sabrı ve deplasman sakinliğinden bir an dahi kopmamaları, onlara bu hayati maçı kazandıran en önemli sebeplerdi...
Fenerbahçe için ise herşey bu haftaki Ankaragücü deplasmanıyla başlıyor sanki... Öyle ya Oğuz Çetin, önündeki 16 maçın da kazanılması ve 48 puanlık bir hasılattan bahsediyor, Fenerbahçe’nin teknik patronu olarak... Oğuz hocanın, Fenerbahçe’ye yeni bir hava getirdiği muhakkak. Gerek hazırlık kampındaki yapılan doğrular, gerekse Beşiktaş maçındaki fiziksel tempo ve kazanma arzusundaki çabalar, Fenerbahçeli futbolcuların düşünce bütünlüğünde bir hayli yol aldığını açıkca ortaya koyuyor.
Ancak bizim Oğuz Çetin’den ayrıldığımız önemli farklılıklar ve gelecek korkuları var doğrusu içimizde... Önce Fatih Akyel olayına bir göz gözdirelim... Fatih’in Beşiktaş maçında yaptığı ağır pozisyon kabadayılığı ve aldığı kırmızı kart, bir yerde doğrudan takımın teknik yönetmenini de çok yakından ilgilendirmektedir... Ortada hiçbir tahrik yokken, basit bir faul hareketini, Fenerbahçe’nin geleceğini hançerler gibi kırmızı karta boyayan bu genç adamı, düşünce olarak hazırlamada böylesine ham ve gayesiz bir kafayla sahaya sürmek kabahatini işlemiştir Oğuz Çetin...
Takımda disiplin tarifinin en önemli göstergeleri, futbolcuların yarışma anlarında aldıkları sarı veya kırmızı kartla ölçümlenir büyük camialarda... İkinci sorun 4 - 2 - 3 - 1 taktiğidir Sarı - Lacivertli ekipte... Beşiktaş maçında, Ali Güneş’in ceza sahasına sokulup, sonrada kendi kalite fukaralığına kurban ettiği iki pozisyon dışında, Fenerbahçe’nin Beşiktaş’ın başına korkular yığıcak tek pozisyonu yoktu, kendi sahasında ve ille de üç puan kazanma zorunlusu olduğu kritik oyunda...
Öyleyse bu takımın rakibe göre 4 - 4 - 2 veya 4 - 3 - 3 gibi sistemlere dönmesi kaçınılmazdır... Bazı zorlu deplasman veya iç maçlardaki kaçınılmaz değişimler hariç, Oğuz’un bir Rus, bir Ukraynalı ve Ceyhun ile rakiplerine sürekli göbekten bindirmeler yapması gerekmektedir artık önündeki her maçta... Ayrıca kanat çıkışlarıyla hücum kavramları çok daha renklenebilir. Fenerbahçe yeni transferlerle, bambaşka bir çizgi yaratmak zorundadır, ligin ikinci yarısında. Ancak her işte olduğu gibi futbolda da asla MUCİZE yoktur... Fenerbahçe’nin bırakın şampiyonluğunu, ikinciliği yakalayıp Şampiyonlar Ligi’ne kalması dahi, bir hayalin iyi niyetle kovalanması anlamı taşımaktan öteye geçemez... Bizce Fenerbahçe, bu sezon yakalayabileceği yarışmalardaki en üst nokta için uğraşmalı, ancak yine de gelecek sezonlar küçün rütujlarla hayat bulacak bir takım iskeleti kurma maksadını da akıllardan hiç çıkarmamalıdır... Çünkü çok alternatifli düşünmek, her ihtimale göre vaziyet almak, büyük takımların yöneticileri adına da, teknik kulübe sorumluları için de kaçınılmaz bir gerçektir...