Erol Yaraş

Erol Yaraş

ege@mil­li­yet.com.tr

Tüm Yazıları

Beklenen gün yarın... Yani 31 Mart 2008... Aylardır, hatta yıllardır,  yapılacak bu son oylama için  konuştuk ve hazırlandık.
EXPO’nun İzmir’in kaderini nasıl değiştireceğini anlattık ve şehirde  yaşayanları, aynı bir milli takım    ruhu içinde finale hazırladık.
İzmirliler konsantrasyon bakımından Milanolulara futbol deyimiyle beş basar!
Şehirde herkes EXPO uzmanı oldu.
Orta nereden gelirse, gol atmaya hazırız!
Fakat, keşke bu kadar basit olsa...
Yılların emeği, dört dakika içinde yapılacak gizli bir oylamayla değerlendirilecek.
Şu anda BİE’nin üye sayısı    152, yarın kongre merkezinde bu   sayı 155, 156 olarak karşımıza çıkabilir.
Bir fazla “evet” oyunu alan kent, 2015 EXPO’sunu düzenleme şansını yakalayacak.
Bakıyorum bazı açık  gözler şimdiden olumlu  veya olumsuz tabloya göre pozisyonlarını almış durumdalar.
“Evet”ler bizden yana olursa, “Ben zaten demiştim ve bu işi iyi yürüttüm” diyerek böbürlenecek.
“Hayır” olursa, “Ben söylemiştim bu karışıklık ve bu dağınıkla  EXPO’yu alamazdık, gördüğünüz  gibi dediğim çıktı” diyecek.
Allah’tan böyle siyaset cambazlarından bu şehirde fazla yok!
Sayıları bir elin parmağını geçmez.
Buradan EXPO fikrini bu güne kadar ilk ortaya atandan, yıllar   boyu  bu konuyu gündeme taşımaya çalışanlara teşekkür etmek istiyorum.
Fuarcılığı bu şehirde başlatan rahmetli Behçet Uz’a bu şehir minnet borçludur.
Arkasından ilk EXPO fikrini İzmir’de  ortaya atan 1991 yılında İZFAŞ Genel Müdürlüğü’nü yapan Selami Gürgüç’tür.
Gürgüç’e ilk güçlü desteği, o dönemin Büyükşehir Belediye   Başkanı Yüksel Çakmur verir,   yeri bile belirlerler: İnciraltı.
Çakmur, o dönemin hükümetine derdini anlatamaz. Arkasından   gelen Burhan Özfatura da İzmir’de düzenlenecek bir EXPO’nun   bu  kente neler katacağını görür   ve girişimlerde bulunur.
Fakat o da aynı Çakmur gibi  dönemin hükümetiyle   bu konuda uzlaşamaz.
Yani duvara toslar.
Nihayet 2004 yılında Türkiye, BİE’ye üye olur  ve 2005 yılı Kasım’ında  da dönemin Dışişleri   Bakanı Abdullah Gül tarafından İzmir,   2015 EXPO’su için aday gösterilir.
Ve İzmir bu büyük yarışta   maratonu koşmaya başlar!
İşte 1991 yılında gündeme gelen ve  İzmir’i bir dünya kenti yapacak olan   EXPO, ilk düşünceden tam 17 yıl sonra,  bu dev organizasyonu yapma aşamasına  geldi. İzmir’e yapılacak yatırımların   tutarı yaklaşık 20 milyar dolar olacak.
Düşünülen projeler hayata geçerken, inşaat, imalat, elektronik, turizm, gıda ve  sağlık sektörleri başta olmak üzere; yüzlerce firmaya yeni iş imkanları doğacak.
Yarın “evet” İzmir’in olursa sakın   hiçbir parti bu başarıyı kendine mal   etmeye kalkmasın.
Bu başarı, partili, partisiz EXPO’nun alınması için emek vermiş herkese aittir.
Siyasetin rant kurnazları, EXPO’dan  uzak durun!!!
Not: EXPO yara almasın, İzmir’in birlik  ve bütünlüğü bozulmasın diye, EXPO   2015 oylama süreci içinde bazı önemli  satır başlarını toplumla paylaşmadım. Bu ambargom kalkmıştır. Bu mesajın adresine gittiğini biliyorum. Artık ayaklar denk alınsın.

Haberin Devamı

Ma­den­ler ça­lı­şa­cak!

Haberin Devamı

Yine son günlerde bu ülkenin  öz kaynaklarını kullanmaya karşı olanlar ayaklanmaya başladılar.
Bu bana 1995 yılını hatırlattı.
O yıllarda da “istemezükçü” İzmirliler, “Avrupa’da bir tek   altın madeni yok. Türk   insanının değeri bir Avrupalı   bile etmiyor mu?” diye   ortalığı ayağa kaldırmışlardı.
“Siyanür binlerce insanı öldürecek!”
“Avrupa’da olmayan bize   niye dayatılıyor?” demişlerdi.
Bir anlamda bu yalanlarla küplerini doldurdular.
Bir de baktık ki kazın   ayağı öyle değil!
Bizi Avrupa Birliği’ne Akdeniz’i kirletecek diye şikayet edenler   ve Bergama altın madenini kapattırmaya çalışan Yunanistan, siyanürlü metotla altın çıkarıyor.
Fransa, Yunanistan ve İsveç aynı yöntemle altın madeni işletiyor.
Belfast’ta siyanürlü altın  madeni devreye girdi.
Her ne hikmetse oralarda     insan öldürmeyen, çevreyi zehirlemeyen siyanür,   Türkiye’de dehşet saçıyor.
Kimse Türkiye’nin öz kaynaklarının önünü kesmesin.
Tartışmamız gereken   konu şu; madenlerimizin, doğal kaynaklarımızın yabancılara peşkeş çekilmesi Türk ekonomisine ne kadar katma değer sağlıyor?
Ne kadar istihdam yaratıyor?
Çevreye saygılı mı?
Bu soruların cevabı bizi tatmin ediyorsa o madenler çalışacak.
Bunun aksi bile düşünülemez.
Aksini düşünenler,   Türkiye’nin ilerlemesini,   zengin olmasını istemeyenlerdir.
Yani Türk toplumu bir  çuval kömüre ve bir paket makarnaya razı olsun   diyenlerle eş değerdir.

Haberin Devamı

Skal, Jo­e Ke­şiş­yan’ı unut­ma­ya­cak!

Skal, kısaca turizm sektörüne yön veren, bu sektörün temsilcilerinin   üye olduğu derneğin adıdır.
87 ülkede 500 kulüp ve    23 bin üyeye sahiptir.
İzmir’deki Skal’ın başkanlığını tam      44 yıldır başarıyla sürdüren Joe Keşişyan, bu görevi geçen cuma, Crowne Plaza Genel Müdürü Faik Alsaç’a devretti.
Dile kolay, tam 44 yıl aynı kulüpte   çok yoğun bir mesai harcadı.
Sevgili Keşişyan’la genç bir muhabirken dernek toplantıları sırasında tanışmıştım. İzmir turizmi için sağlığını bile tehlikeye atan sevgili dostuma güle güle diyorum.
Eminim ki, turizm sektörü   sevgili Keşişyan’ı her zaman   saygı ve sevgiyle anacaktır.
Skal bayrağını çok yüksek bir  noktada devralan Faik Alsaç da  inanıyorum ki 2 yılın sonunda bayrağı  daha yüksek bİr noktaya taşıyacaktır.
Güle güle sevgili Keşişyan..
Hoş geldin Alsaç!