Erol Yaraş

Erol Yaraş

ege@mil­li­yet.com.tr

Tüm Yazıları

Yalta, Çeşme’nin yolundan gidiyor

Kırım Müzik Festivali ilk kez yapılıyor olmasına rağmen en ince detaylar bile düşünülmüştü. Jüri sahneyi tam ortadan gören bir yerde görev yaptı. Ses ve görüntü açısından anfitiyatronun en iyi noktasıydı. Yarışma ulusal televizyonlardan da canlı olarak yayınlandı.

Yalta, Çeşme’nin yolundan gidiyor

Soul ve Jazz müziğinin taçsız kraliçesi Gloria Gaynor’ın yaş günü finalin yapıldığı geceye denk geldi. Oylamadan sonra Ukrayna’nın Süper Starı Sophia Rotaru, Gaynor’a sürpriz bir parti düzenledi. Tüm jüri üyelerinin katıldığı kutlamada Gloria yeni yaşını sır gibi sakladı.


Araya Karşıyaka Dans Festivali girince Yalta’da yaşadıklarımı anlatmam için zaman biraz uzadı. İki hafta önce Yalta‘daydım. Dolu dolu tam 5 gün Karadeniz’in bu sahil şehrinde kaldım. Hem tatil hem iş derler aynen öyle oldu. Bu yıl birincisi düzenlenen Kırım Müzik Festivali’ne jüri üyesi olarak davet edildim.
Ne yalan söyleyeyim davete önce gitmek istemedim. Fakat beni Ukrayna’ya davet eden ses, jüri üyelerinin adını sayınca böyle bir gurup her zaman bir araya gelmez diyerek “Evet” cevabını verdim.

Demis Roussos ve Gloria Gaynor
Kimler mi vardı jüride; hemen sayayım. Benim yaş gurubumun gençliği onun müziklerini dinleyerek geçti. Romantik yaz gecelerimizin vaz geçilmez sesiydi o, Demis Rousos. Yunanlıların bu dünya çapındaki sesi jüri arkadaşlarımdan birisiydi. Bir diğeri, Grammy odüllü jazz ve soul müziğin disko kraliçesi Gloria Gaynor’dı. Onun “I will survive” şarkısı hiç unutulur mu?
Diğer jüri arkadaşlarım. İsveçli müzisyen Alexander Bard, Rus aktör ve şarkıcı Valery Leontiev, yalnız Ukrayna’nın değil Rusya’nın ve Moldova’nın super starı kabul edilen Sophia Rotaru ve Avrupa’nın en iyi müzik yapımcısı Finlandiyalı Ande Paivalainen.
Bu isimlerle bir araya gelmek ayrı bir zevkti ve hiç düşünmeden Yalta’nın yolunu tuttum. Beni neden mi davet etmişler: Çeşme Müzik Festivali oralarda çok tanınıyor ve onun için beni de aralarında görmek istemişler.
Birincisi düzenlenmesine rağmen Ukraynalılar misafirleri için ellerinden geleni yaptılar. Yalta’da kaldığımız sürede bir dediğimizi iki etmediler. Konuklara ev sahipliğinin en güzel örneklerini sundular.

Haberin Devamı
Yalta, Çeşme’nin yolundan gidiyor

5 gece devam eden festivalde yarışmacı ülkeler iki gece yarıştılar. 3 gecede Rusya ve Ukrayna’nın en ünlü sanatçıları performans sergilediler. Ses ve dekora söylenecek tek bir söz vardı oda çok mükemmel olduğu.


Organizasyonun güzelliği daha Simferepol havaalanında karşılama ile başladı.
Uçağın merdivenlerinde üzerinde ismim yazan bir pankartla çok güzel bir rehber beni bekliyordu. Hemen VIP salonuna alındım. Tüm pasaport ve gümrük işlemlerim 3 dakikada bitti aynı anda başka bir görevlide uçaktan valizimi almıştı bile ve özel bir arabayla 80 km. uzaklıktaki Yalta’nın yolunu tuttuk. (Yalta ve bu yolculuğu yarın anlatacağım.)
5 yıldızlı otelimize yaklaşık bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra gelebildik. Oreanda Oteli deniz kıyısında Yalta’nın en eski otellerinden biri. Sıcak karşılama burada da devam etti. Rehberin 4 saat sonra yani akşam 7’de diğer jüri üyeleriyle yemekte buluşacağımı söyleyince çok keyiflendim. Duşumu alıp otelin önündeki plaja indim hava 25 dereceydi ve Yaltalılar sahili tıklım tıklım doldurmuşlardı.
Küçük bir gezintiden sonra lobide Çeşme’ye de gelmiş olan birkaç yabancı dosta rastladım. Onlar da Türkiye’yi özellikle Çeşme’yi çok özlediklerini söylediler. Saat 18’45’te beni otelden alan rehberimle yol çıktık ve diğer jüri üyeleriyle buluşacağımız Villa Sofia’nın bahçesine geldik.
Gloria Gaynor, İsveçli Bard, Finlandiya’dan Ande ve Rus Valery bizden önce gelmişlerdi; hepsiyle tanıştık.
Gloria Gaynor Türk olduğumu öğrenince hemen Türkiye ile ilgili anılarını anlatmaya başladı. İzmir’i ve İstanbul’u unutamadığını söyleyerek onu ilk Türkiye’ye getiren Erkan Özerman’a selam söyledi.
Sohbet devam ederken bir başka efsane yanımıza geldi. Demis Roussos tek tek elimizi sıktı ve benim Türk olduğumu öğrenince Türkçe “Tamam, tamam” diyerek espri yaptı.

Jübile’yi Çeşme’de yapacak
4 gün boyunca Demis’le çok güzel sohbetlerimiz oldu. En önemlisi ünlü şarkıcı 40 yıldır sahnede olduğunu, 40. yıl kutlamasını ise İzmir’de Çeşme’de senfoni orkestrası eşliğinde yapmak istediğini ve iki ülke arasındaki denizin geçmişte iki ülkeyi bir birinden ayırdığını ama şimdi aynı denizin iki ülkeyi çok yakınlaştırdığını söyleyerek “Sakız’dan Çeşme’ye geçerek Türkiye’ye gelmek isterim” dedi.
Bende şartlar oluşursa böyle bir konseri 2012 yazında organize edeceğimin sözünü verdim. Allah kısmet ederse temmuzda senfoni orkestrası eşliğinde Çeşme’de unutulmaz bir Demis Roussos konseri gerçekleştirmek istiyorum.

Bütçe 3 milyon dolar

Yalta’ya giderken yanıma aldığım bir şişe rakıyı beni Ukrayna’ya davet eden Sophia Rotaru ve oğlu Uslan’a hediye ettim. Çeşmeye bize konuk olarak gelen birçok ülkede bana kendi yerel içkilerini hediye ettikleri için bende aynı yolu izledim. Rotaru’lar, rakıyı iyi bildiklerini ve Türkiye’nin şerefine içeceklerini söylediler.


Yalta, Çeşme’nin yolundan gidiyor

Bu yıl biricisi düzenlenen Kırım Müzik Festivali’nde 20 ülke yarıştı; ipi Şili’den Carolina Soto göğüslerken 100 bin dolar ödülün de sahibi oldu. Ben ve jüri üyesi arkadaşım Ande üçüncü olan Sri Lanka’lı kardeşler Umara ve Umaria’nın ödülünü verdik.

Yalta’nın neden böyle bir müzik yarışması düzenlediği aklımdaki soruydu. Yarışma konsepti aynı bizim Çeşme gibiydi. Kendilerine müzik dünyasında yer açmak isteyen gençler burada şans yakalamak için yarışacaklardı. Dünyada bu tip yarışmalarda büyük ödül 5 ile 10 bin dolar arasında değişirken Yalta’daki Müzik Festivalinde rakamlar çok uçuktu. Büyük ödül 100 bin dolar, birinci 50, ikinci 30, üçüncü 20 bin dolar kazanacaktı. Ödül miktarı bile Ukraynaların bu işe ne kadar önem verdiğinin bir göstergesiydi.
Neden festival sorusuna jüri başkanı da olan Ukrayna’nın süper starı Sophia Rotaru cevapladı. Böyle bir festivali onlar istemiş; Kiev de destekleme kararı vermişti. Bütçenin yarısı Kiev’den geliyordu. Yalta Özerk Cumhuriyeti ve Belediyesi de tüm imkanlarını seferber etmişti.
Hedef Yalta’yı Karadeniz’in Riviera’sı yapmaktı. Dağılan Rusya’nın bağımsız ülkelerinden buraya turist çekmek ve Karadeniz’in tek sayfiye şehri olarak Yalta’nın anılması. Çarlık Rusya’sından beri sayfiye yeri olan Yalta’yı turizmde vazgeçilmez kılmak. Özetle biz İzmirlilerin anlayacağı lisanla “marka şehir” yapmak. Yıllardır İzmir’i yönetenlerin görmediği veya umursamadığı Çeşme konseptine onlar şimdi başlıyorlardı. Ne kadar acıdır ki biz 20 yıllık Çeşme Festivalini toprağa gömerken Yaltalılar böyle bir olaya dört elle sarılıyorlardı. Biliyorlardı ki böyle bir etkinlik Yalta’yı hedef gördükleri eski Rusya Cumhuriyetleri ve Rusya’da gündeme getireceklerdi.
5 gün süren etkinliklerde doğu bloğunun ne kadar ünlü şarkıcısı varsa kadın erkek hepsi sahne aldılar ve tüm ulusal televizyonlar bu etkinlikleri yayınladı.
Bütçeyi öğrendiğim zaman çok şaşırdım. 3 milyon euro gibi bir rakamı bu etkinlik için harcıyorlardı. En önemlisi de Yalta Belediye Başkanı gelecek yıl 5 bin kişilik yeni bir anfitiyatroyu bu iş için açacaklarını söyledi.