Sorum basitti, açıktı, netti:
“Egeli sanayici halinden memnun mu, değil mi?”
Normal koşullarda EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar’ın da aynı yalınlıkta cevap vermesi gerekirdi:
“Evet, memnun.”
Veya...
“Hayır, değil.”
Oysa geçen Pazar günkü yazıma karşılık gönderdiği cevapta, zaten o yazıya konu olan açıklamalarını tekrarlamış büyük oranda.
Haklı aslında.
Çünkü “yarım bardak su” gibi bir durum var ortada.
Bardağa dolu tarafından bakınca. . .
Üretimden satışların yüzde 22, cironun yüzde 24, kârın yüzde 17, AR-GE harcamalarının yüzde 17, istihdamın yüzde 7, ihracatın yüzde 31 artması:
İyi.
Boş tarafından bakınca da...
Borçların yüzde 14 yükselmesi, öz sermayenin yüzde 4 daralması:
Kötü.
Ender Yorgancılar biraz da sitemde bulunuyor bana, “Hangi konuşma veya çalışma olursa olsun, başından ve sonundan alınan cümleler birleştirilerek bir tümevarım elde etmeye çalışmak, sağlıklı sonuçlar doğurmayacaktır” diyor.
Asla.
Ne “tümevarım” ne de “tümdengelim” peşindeyim!
Niyetim sadece bazı saptamalar yapmak.
Örneğin EBSO’nun 2011 yılı değerlendirmesinde yapılan şu saptama gibi:
“Türkiye ortalaması yüzde 43 olan ithalat/üretimde, ilk 100 firmamızın üretiminde ithalatın payı son 5 yılın en yüksek seviyesine çıkarak yüzde 65 olarak gerçekleşmiştir. Yani 100 dolarlık üretim için firmalarımız 65 dolarlık mal ithal etmiştir.”
Hal böyleyse, vaziyet bu kadar kötüyse; cümleleri birleştirmeye ne hacet?
Ah Ender kardeşim, şikâyet ettiğin dert aslında Johann Gutenberg’ten beri var!
Bu derdin ise tek çaresi var.
Bir habere veya köşe yazısına yansımasını istediğin “mesaj” neyse, o kadar konuşacaksın, o kadarlık açıklama yapacaksın.
Yani.
Ağızdan çıkan sözcük az olacak.
Kâğıda yazılan metin kısa olacak.
Örnekse...
İki paragraftan ibaret, 50 kelime ile anlatacaksın ki meramını; kimse orasından, burasından çekiştiremesin.
Dersen ki:
Kolay mı?
Değil elbet.
Kolay olsa herkes yapardı ve boş laftan kurtulurdu millet!
Tek karelik yüzen ada
İzmir’e yakışır
Haberi okuyunca, “Orsos Island” adlı yat firmasının internet sitesine girip, sözü edilen “yüzen adayı” her açıdan görmek istedim.
37 metre genişliğinde ve 20 metre yüksekliğinde, 12 yolcu ve 4 mürettebat kapasiteli ve de gerçekten ada gibi bir tekne yapmış adamlar.
İçinde bar, mutfak, jakuzi, çift kişilik altı lüks kamara var.
En ilginci ise teknenin çevresindeki tropik bitkiler ki, zaten bu sayede iyice bir adaya benzemesi sağlanıyor.
Fiyatı ise 3 milyon sterlinden (8.5 milyon TL) civarındaymış.
Bir kişi için çok para olabilir.
Fakat bir şehir için hiç de değil.
Aziz Kocaoğlu’na öneririm.
O tekneden alsın bir tane, salsın Körfez’e.
Gerçekten de EXPO yolculuğunda, İzmir’e çok yakışır böyle bir tekne.
(Meraklısı için: http://orsosisland.com/photos/gallery/all)