Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları

Kelimelerle oynarken, yeni bir tane daha buldum.
Malum.
“Derbeder” sözcüğü “dağınık” anlamına geliyor.
Ya ilk “e” harfini “a” ile değiştirirsek:
Darbeder!
Buna da “dağıtan” anlamını yükleyebiliriz pekâlâ.
Meclis’te kurulan komisyon işte o “darbederleri” araştırıyor ve bu amaçla akıllarına kim gelirse çağırıp, konuşuyor.
Ne söyleyeceği merakla beklenen biri var sırada.
Üstelik kendisi de “piyasayı kızıştıran” bir açıklama yaptı bu arada.
Dedi ki Tansu Çiller:
“Bugüne kadar 28 Şubat süreci hakkında hiç konuşmadım. İlk kez konuşacağım ve çok önemli şeyler anlatacağım. Elimde bu konuda çok güçlü bir arşivim var.”
Aslına bakarsanız Tansu Hanım bugüne kadar hiçbir konuda konuşmadı.
Mesele 28 Şubat’tan ibaret değil oysa.
Asıl önemli olan, daha öncesi.
Türkiye nasıl oldu da, 28 Şubat’a geldi?

Veya daha açık biçimde ifade edelim.
Tansu Çiller’in Doğru Yol Partisi’nin başına geçtiği 1993 yılı “baştan aşağı” bir muamma değil mi?
Asıl o günler hakkında konuşmalı Tansu Çiller.
Meselâ anlatmalı Susurluk Olayı’nı.
Kurşunu kim attı?
Kurşunu kim yedi?
Ama yok.
Anlatmaz.
Anlatamaz.
Çünkü adı resmen konmamış bir “suskunluk yasası” var, hüküm süren.
Herkesin, hepsinin dudaklarını mühürleyen!
Onun için konuşmazlar.
Konuşamazlar.
Ne Tansu Çiller konuşur bu konuda, ne Mehmet Ağar!

Oysa Güneş Taner aynı komisyona ilginç şeyler anlatmış durduk yerde.
Sözü almış, 28 Şubat’ın çok sonrasına getirmiş:
“Ekonomi bozulunca Kemal Derviş diye birini getirdiler. IMF’den 40 milyar dolar borç alıp bankalara dağıttılar. Bu paraları kimlere dağıttılar, kim nasıl zenginleşti siz asıl ona bakın.”
Komisyon üyelerinin, “Biliyorsanız siz söy-leyin” deyince de, yan çizmiş:
“Ben-im söylemem doğru olmaz. O paralara ilişkin bilgileri resmi kanallardan öğrenin, kayıtları vardır.”
Boşuna “darbeder” demedim sözün başında.
Çünkü onlar sadece “sistemi” dağıtmakla kalmıyor, “milyar dolarları” da bir güzel dağıtıyor!

Haberin Devamı

Tek karelik tehlike


Beterin beteri var

Haberin Devamı

Manyaklık para etseydi, bazıları çok zengin olurdu.
Örneğin Buffet’ın yerinde, İsveçli bir profesör otururdu.
Adamın adını açıklamamışlar.
Sadece Karloinska Enstitüsü’nde araştırma görevlisi olarak çalıştığı biliniyor.
Manyak herif karısını dudağını kesmiş, sonra da oturup, bir güzel yemiş.
Neden?
Kestiği parça ameliyatla yerinde dikilmesin, diye.
İyi de, neden yapmış bütün bunları?
Adamı manyaklığın doruğuna çıkaran da bu işte.
Çünkü karısı ayrılmak istiyormuş.
O da bir ceza vermek istemiş sapkın aklınca.
Karısının dudağını kesip, yemiş ki; kadın bir daha kimseyle öpüşemesin!
Benzer bir durum erkeklerin de başına gelebilir elbette.
Hem de çok daha beter bir şekilde!
Onun için “aman” diyeyim, dikkat.