Yeşiltaş Karakolu neye benzermiş, gördük.
Gördük ki, bir dağın başındaki o karakolun saldırıya uğramaması aslında bir mucizeymiş.
Çünkü adına “karakol” denilen yapının, hallice bir köy evinden pek de farkı yokmuş!
Döndük yine başa.
Yıllardır muhabbeti yapılan yeni karakollara...
Hani ya, nerede onlar?
Bilinen şu:
Biraz ağır.
Biraz aksak.
TOKİ yapıyor.
Merak ve heyecan içindeyim.
Yeni karakollar derde deva olacak mı, teröristlerin çanına ot tıkayacak mı?
Geçen gün de yazdım:
“Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz.”
Neyin, nereye, nasıl yapıldığını bilemediğim için, soruya yekten “Elbette” diyemiyorum.
Ancak bir temennide bulunabilirim:
“İnşallah.”
Oysa durum ciddi.
İnşallah ile maşallah ile işi geçiştirmek mümkün değil.
Hele de bir askerin, Yeşiltaş Karakolu saldırısının hemen ardından; Vatan Gazetesi’nden Can Ataklı’ya gönderdiği mesajı okuduktan sonra.
Ne mi yazıyordu orada?
Buyurun.
Siz de okuyun:
“Saldırının olduğu sabah ben de Şemdinli İlçesi’nin Derecik Beldesi’ne bağlı Umurlu Köyü’ndeki hudut bölüğündeydim. Teröristler bizim bulunduğumuz bölgeye de havan ve doçka uçaksavar ile taciz ateşi açtılar.
Umurlu’da bulunma sebebimiz hudut karakollarının inşaat faaliyetlerinin emniyetini almak. Buraya iki karakol yapılacakmış. Karakolların yapıldığı yerleri askeri mantık ve harekât açısından sayın generallerimiz dışında daha şimdiye kadar anlayan çıkmadı. Bizim resmi olmayan duyumlarımıza göre buraya gümrük kapısı açılacakmış.
Karakolun yapılacağı yerin üç yüz metre karşısında Türkiye-Irak sınırının zirve hattından geçen Kalmış Tepe, onun 250-300 metre karşısında da Irak’ın bir dağı var. Bölge tamamen kayalık ve sert ağaçlıktan oluşuyor. Görüş mesafesi yer yer 15-20 metreye kadar düşüyor. Anlayacağınız teröristlerin yeni katılanlara eğitim yaptıracakları canlı hedeflerin olduğu bir atış alanı konumunda.
Yapılacak karakolun kaçakçılığı önlemeye de, terörle mücadeleye de bir gram katkısı yok.”
Kusura bakmayın.
Pazar günü canınızı sıkmak istemezdim ama...
Vatan evlatlarının canı her şeyden önemli.
Tek karelik kel başa şimşir tarak!
Ne haldeyiz?
EBSO Başkanı Ender Yorgancılar, 2010 yılında küresel ekonomik krizin yaralarını saran Türkiye’nin, 2011 yılını da genel anlamda başarılı kapattığını belirterek; “Ekonomideki bu olumlu durum firmaların karnesine de yansıdı” diyor.
Yani...
Ege Bölgesi Sanayi Odası’na üye olan firmalar, hallerinden memnun.
Fakat sonra da bu kez, öz sermayede daralmalar yaşandığını, bunun da daha fazla borç ve daha az yatırım anlamına geldiğini belirterek, diyor ki:
“Ekonominin yüzde 8,5 oranında büyüdüğü bir yılda, 100 büyük firmada reel anlamda net katma değer ve net kârdaki artışların yüzde 2’ler gibi düşük bir düzeyde kalması oldukça düşündürücüdür.”
Pardon.
Kafam karıştı birden.
Ender kardeşim açıkça söyle lütfen:
Egeli sanayici halinden memnun mu, değil mi?