Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

MİT’le PKK’nın masaya oturduğunu gösteren kayıt kamuoyuna yansıdıktan sonra gelebilecek tepkiler merak ediliyordu. “PKK’yla masaya oturma” bir infiale yol açmadı. Bu durum hükümeti memnun etti.
Ana muhalefet partisi olarak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da masaya oturmaya değil, halka doğruların söylenmemesine tepki göstermesi, hükümeti daha da rahatlattı.
Nitekim aynı gün içinde Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Ankara’nın ‘masayı kapatmadığını, masaya oturma yolunun açık olduğunu’ duyurdular. Yazıcı terör durursa yeniden görüşülebileceğini ifade ederken, Arınç, görüşmelerin geçici olarak durmuş olduğundan söz etti ve bundan sonra olmayacağı anlamına gelmediği mesajını verdi.
İki bakan da böyle önemli bir konuda Başbakan Tayyip Erdoğan’dan farklı mesaj vermeyeceklerine göre, Ankara’nın ‘masayı açık tuttuğu’ söylenebilir. Bu kararın en önemli nedenlerinden biri
-Arınç’ın övgüyle söz ettiği gibi- kamuoyunun gösterdiği olgunluktur.

Olgunluğun istismarı
Türk halkı olgun olmasına olgun ama PKK’nın da bunu fırsat bilerek terör eylemlerini artırması karşısında, masaya kolay kolay dönülmesi mümkün olmayacaktır.
Bakanlar ‘masanın açık olduğu’ mesajını verirken, PKK, Ankara’da yaptığı canice saldırının arkasından, bundan böyle sivil halkı hedef alacaklarını açıklayarak, bildiğini okuyacağını duyurdu.

İç savaş kışkırtıcılığı
Türk halkı PKK terörüne her zaman bir güvenlik sorunu olarak baktı ve güvenlik güçlerinin işi olarak gördü. Sokağa dökülmedi, eline silah almadı, tepkisini şehit cenazelerine katılarak gösterdi. Bu Türk halkının büyüklüğünü gösteren bir davranış biçimidir.
PKK ise şimdi sivil halka saldırarak ve saldırmaya devam edeceğini açıklayarak halkı sokağa dökmeye çalışıyor, iç savaş kışkırtıcılığı yapıyor.

BDP’nin varlığı
PKK ile aynı çizgiyi savunan BDP bu süreçte belirleyici bir rol oynayamıyor. Siyasi varlığını PKK’ya, İmralı’ya, Kandil’e borçlu olduğu için bu merkezlerden çizilen sınırların dışına çıkamıyor. İnisiyatif kullanamıyor.
Oysa legal siyasal zeminde siyaset yapma olanağı varken, bağlı olduğu güç merkezlerinin onayını almadan siyaset sahnesine çıkamıyor. Partiye oy veren milyonlarca seçmenini değil, üç güç merkezini dikkate alarak tavır belirliyor.
BDP legal bir siyasi parti olarak PKK’nın canice eylemlerini mecbur kaldığı için değil, gerçekten kınamalı. Kınamakla kalmamalı, teröre karşı tavır almalı, engel olmak için hareket etmeli.
Yıllardır “PKK’yla görüşülsün, bizimle görüşülsün, masaya oturulsun” diyen BDP’nin, MİT-PKK görüşmesinin yansımasından sonra, söyleyebileceği fazla bir şey kalmadı. Başbakan’ın özel yetki verdiği Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı, MİT Müsteşar Yardımcısı ve PKK’nın önde gelen iki yöneticisi birkaç kez masaya oturmuşlarsa, BDP’nin kırık plak gibi aynı şeyleri tekrarlamaması gerekir.
BDP’nin söyleyeceği bir söz varsa onu söyleyeceği yer TBMM olmalıdır. Bu bakımdan Meclis’e gelip teröre karşı diğer partilerle birlikte tavır alması, bu konuda rüştünü ispatlamasının ilk adımı olacaktır.