Genelkurmay Askeri Savcılığı, “AKP’yi ve Gülen’i bitirme planı” diye sunulan belgeyle ilgili olarak kovuşturmaya gerek olmadığına karar verdi. Dosyayı İstanbul Başsavcılığı’na gönderdi.
Askeri savcılık, söz konusu belgenin Genelkurmay’da hazırlanmadığını, aslı olmayan belgedeki imzanın Albay Dursun Çiçek’e ait olduğuna ilişkin bir delil bulunmadığını tespit ederek, günlerdir süren tartışmanın bir yönüne son noktayı koymuş oldu. Askeri savcılığın bu kararından çıkan ilk sonuç, Genelkurmay karargâhında böyle bir belge hazırlanmadığıdır. O halde TSK’nın emir-komuta zinciri içinde bir darbe hazırlığı içinde olduğu tezi çürümüş durumdadır. Bu zaten Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un açıklamalarıyla da çoktan anlaşılmıştı. Keza, askeri savcılığın kararı, Genelkurmay’da bir cunta tarafından hazırlanmış olabileceği tezini de büyük ölçüde geçersiz kılmaktadır.
Geriye kalan en yüksek olasılık, belgenin TSK’yı hedef alan sahte bir belge olduğudur.
Askeri cenahın talepleri
Askeri savcılığın kararında üzerinde durulması gereken bir yön de, dosya sivil savcılığa gönderilirken dile getirilen talep veya beklentilerdir.
Bunlara yakından bakalım. Askeri savcılık, “Taraf gazetesinde yayımlanan belgenin aslının mevcut olmaması nedeniyle” kaydını düştükten sonra sivil yargıdan taleplerini sıralıyor:
1- Bu belgenin hangi amaçla kim veya kimler tarafından üretildiği,
2- Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir şekilde hedef alınıp alınmadığı,
3- Belgenin Taraf gazetesi muhabirine ulaştırılmasıyla aynı gazetede yayımlanması olayları hakkında, adliye mahkemesinin görevli ve yetkili oldukları anlaşıldığından... Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın görevsizliğine karar verildi.
Bu açık ifadeler, askeri savcılığın sivil yargıdan taleplerini ve beklentilerini dile getirmesidir.
Şimdi sivil yargının askeri savcılığın “Benim görevime girmez” dediği konulardaki soruları aydınlatması gerekiyor.
Yargıya güven
Askeri savcılığın kararı kamuoyuna yansıdığında -beklendiği gibi- peşinen TSK’yı darbe hazırlamakla suçlayan kesimlere yakın yorumcular güvensizlik dile getirdiler. Ancak şunun unutulmaması gerekiyor; İstanbul Başsavcılığı, askeri savcılığa güvenin tam olduğunu açıklamıştı. Sivil yargının tam güven duyduğu askeri savcılığa -kişisel veya politik nedenlerle- güven duymayan kesimler, bu güvensizliklerini vurgulamaya devam edeceklerdir. Ancak, bunun bir önemi olmayacaktır.
Önemli olan, askeri ve sivil savcılığın işbirliği içinde bir çalışma yürütmüş olmalarıdır. Bundan sonra sivil savcılık soruşturmasını sürdürecek, bir sonuca varacak ve askeri savcılıkça kararda yazılan konulara da açıklık getirecektir.
TSK’ya dönük plan mı?
Askeri savcılığın vardığı sonuç, belgenin kamuoyuna sunuluş biçimini de tartışma konusu yapacaktır. Belgenin “AKP’yi ve Gülen’i bitirme planı” biçiminde sunulması kuşkusuz dikkat çekiciydi. Askeri savcılığın, bu belgenin aslının mevcut olmadığına ve Genelkurmay’da hazırlanmadığına ilişkin kararından sonra akla, acaba bu belge “TSK’yı yıpratma planı mıydı?” sorusu geliyor.