Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



KKTC seçimleriyle ilgili senaryolar "bu kadarı da fazla" dedirten cinsten olmaya başladı.
Önce ünlü Verheugen, ağzındaki baklayı çıkardı:
"KKTC'de iktidar kazanırsa seçimleri gayri meşru sayarız, muhalefet kazanırsa, meşru sayarız."
Buyrun!
AB'nin demokrasi anlayışını yansıtan bu garip sözler tepki görünce, "yanlış anlaşıldı, yanlış tercüme edildi" gibi dönüşler yapıldıysa da, fikir belli oldu.
Bu yetmedi, KKTC muhalefetinin tek başına iktidara gelip, ortalığı "silip süpüremeyeceği" anlaşılınca, bu kez seçim sonrası senaryolar devreye sokuldu.
Eğer muhalefet kazanamazsa, "Gürcistan modeli"yle iktidarı muhalefete teslim etmek!
Bu senaryoyu ilk açığa çıkaran YTP lideri, eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem oldu. Cem, Ankara hükümetinin, bu senaryolar karşısında harekete geçmesi ile ilgili devletlerin dikkatini çekmesi gerektiğini söyledi.
KKTC'yi Gürcistan'la bir tutan bu senaryoya, "bu kadarı da fazla" denmez de ne denir?
Yıllardır seçim yapılan KKTC, Gürcistan değildi de, bu seçimde muhalefet kazanamazsa mı Gürcistan olacak?
Niye bu seçim?
Nedeni belli:
Verheugen'in de sık sık açığa vurduğu gibi, Rum yönetimi ve AB'nin beklentisi, seçimler sonrasında KKTC'nin istedikleri gibi dümen suyuna girmesi...
Türkiye'nin de AB kapısında beklemeye devam etmesi...
KKTC muhalefetinin Türkiye'ye karşı bir duruş sergilemesi, Verheugen'in itiraflarını onun adına düzeltmeye ve onu kurtarmaya çalışması, Gürcistan senaryosuyla KKTC'yi tehdit etmeye kalkışanların ağzının payını vermemesi düşündürücüdür...
Kıbrıs sadece Ankara'nın ve Denktaş'ın değil, KKTC'yi yönetme iddiasındaki muhalefetin de ulusal nitelikli bir sorunudur.
Bu nedenle KKTC'ye dönük olarak gündeme sokulan "kadife darbe", "Gürcistan modeli" senaryolarına, KKTC'deki iktidar kadar muhalefet de karşı çıkmalıdır. KKTC'nin Gürcistan'dan öğreneceği "demokrasi dersi" yoktur.
Simitis'in, Papadopulos'un, Weston'un, Verheugen'in, Türkiye'yi ve Kıbrıs Türklerini, Türklerden daha fazla düşündüğü ve koruduğunu savunmak, uluslararası ilişkilerde eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.
Ankara ve KKTC'nin, AB ve Rum yönetiminin her istediğini kabul ederek, sonuç almaları mümkün değildir. Bu yol, ne Türkiye'nin AB'yi girmesini garanti eder ne de Kıbrıs Türklerinin geleceğini...