ABD Başkan Yardımcısı Cheney'nin Ortadoğu gezisi bitti. Cheney son durak olarak Ankara'daydı.
Cheney'nin bölge ülkeleri ve Ankara ziyaretinin sonuçları şöyle sıralanabilir:
1- ABD, Türkiye dahil bölge ülkelerinden Irak'a müdahale için destek alamamıştır.
2- Bu durum, ABD'nin Körfez Savaşı sırasında olduğu gibi Irak'a müdahale için geniş katılımlı ve güçlü bir uluslararası koalisyon kuramayacağını göstermektedir.
3- Türkiye ve diğer bölge ülekeleri ABD Başkan Yardımcısı'na Irak'tan önce İsrail - Filistin sorununa eğilmek gerektiğini iletmişlerdir.
4- Bölgedeki nabzı tutan Cheney, yakın gelecekte Irak'a bir askeri müdahale planlamadıklarını dünya kamuoyuna açıklamıştır.
5- Bölge ülkelerinin ortak tavrı ve beklentisi Saddam yönetiminin Birleşmiş Milletler denetçilerine kapıyı açmasıdır.
Bu tablo nasıl yorumlanmalıdır?
Öncelikle söylenebilir ki, Cheney'nin yakın gelecekte müdahale olmayacağı yönündeki açıklaması, Irak açısından müdahale olasılığının tümüyle gündemden kalktığını göstermez. "Yakın gelecek", "hemen" veya "görünen gelecekte" gibi izafi kavramlara bakarak, Bağdat yönetiminin müdahale riskinden kurtulduğunu düşünmesi yanlış olur.
Türkiye dahil bölge ülkelerinin müdahaleye karşı olmaları, bu ülkelerin Saddam sevgisi, hayranlığı ve desteğinden kaynaklanmamaktadır. Her ülkenin ulusal çıkarı müdahaleye karşı olmasını gerektirdiği için bu tavrı almışlardır.
Cheney'nin yaptığı açıklama, bir anlamda Saddam yönetimine süre tanınması niteliğindedir. Eğer Saddam yönetimi Irak'a bir askeri müdahale yapılmasını istemiyorsa, bu süre içinde veya sonunda uluslararası beklentiye uygun bir adım atmak zorundadır.
Ankara açısından da durum nettir.
Müdahaleye karşı olmakla birlikte Türkiye'nin tek başına bu müdahaleyi engellemesi mümkün değildir. Bu nedenle müdahaleden göreceği ulusal zararları önlemek, en azından asgariye indirmek için gereken önlemleri alacaktır. Buna askeri önlemler de dahildir.
Bugünkü koşullar ve müdahalenin muhtemel sonuçları Körfez Savaşı'ndan farklıdır. Bu nedenle Ankara, gelişmelere aktif olarak katılmak ve kendisine dönük hareketlere de aktif karşılık vermek durumunda kalabilir.
Artık belli olmuştur ki, Ankara'nın ekonomik kayıpların yanında ama ondan daha çok bir kargaşa ortamında Kuzey Irak'ta ilan edilecek bir Kürt devletine tahammülü yoktur. Böyle bir gelişmeye karşı askeri tepki dahil her türlü önleme başvuracağını hissettirmiş durumdadır.
Bu Ankara'nın arzu ettiği bir durum değildir.
Müdahaleye karşı olmasının nedeni budur, yoksa Saddam sevgisi değil...