İlk baskısını 1979'da, ikinci baskısını 1987'de yaptığım "CHP Tarihi" kitabımı bir kez daha karıştırdım. Kitap şu ifadelerle bitiyor:
"Bıraktığı miras kabul edilsin ya da edilmesin, devletin değil halkın partisi niteliğinde, sivilleşmeden yana, özgürlükçü ve eşitlikçi, sosyal demokrat bir partileşmede CHP'nin asırlık birikim ve deneyim zenginliği vazgeçilmez bir kaynaktır."
O günlerde, 12 Eylül'ün kapattığı CHP'nin yeniden açılması çabaları sürüyordu. Bir yandan da yeni bir yapılanma içindeki DSP, kendini kabul ettirmeye çalışıyordu.
O satırların, 12 yıl sonra bugünkü CHP için çok daha anlamlı olacağını hiç düşünmemiştim. Barajın altında, Meclis'in dışında kalan bir CHP için, "CHP'nin asırlık birikim ve deneyim zenginliği vazgeçilmez bir kaynak" olacak mı? 1923'te, 1946'da, 1966'da, 1972'de, 1976'da hayata geçirdiği "değişim" ilkesine bir kez daha sahip çıkabilecek mi?
CHP son 15 yıldır bunu yapamadı. Çünkü:
* Varlık nedeni olan ilkelere sırt çevirdi. Halkçılıktan ve ulusçuluktan utanan bir parti haline geldi.
* Sosyal demokrasinin geri adım atılmayacak iki eşiği olan sosyal adalet ve fırsat eşitliğine sahip çıkmadı.
* Özgün kimliğinden uzaklaştı. 1980'lerde Özal'ı, 1990'larda Çiller'i taklit etmeye çalıştı. Hükümetlerde sağa kaydı.
* Tabanını daralttıkça daralttı. Varoşlara, yoksullara, ezilenlere umut olamadı. Geniş kitleler ya aşırı dinci, milliyetçi partilere gittiler. Ya da CHP'de bilinçli, umutlu, onurlu bir yumak olmak yerine "Çarkıfelek toplumu"na dönüştüler.
* İnsan hakları kavramını sığ bir Kürtçülük anlayışına sıkıştırdı. Buna rağmen Güneydoğu'dan oy alamadı.
* Ulusal ve toplumsal değerleri bir kenara bıraktı. Şehit cenazelerine katılmak, şehit yakınlarına sahip çıkmak, solculuğun neresine aykırıydı?
* En örgütlü partinin CHP olduğu söylenir. Örgüt iktidar içindir. Örgütsüz DSP iktidar olmuş, örgütlü CHP barajın altında kalmışsa, bu nasıl örgüttür?
* CHP'de devlet ve sistem fikri koptu. Adeta bir rant partisine dönüştü. Ülke ve toplum sorunlarına çözüm arayan bir partiden çok, taraftarlarına çıkar sağlayan bir "hemşehri konfederasyonu" görüntüsü verdi.
* CHP'nin hedefi küçültüldü. İktidar olmak değil barajı aşmak hedef oldu. CHP yüzde 10'u geçip 30 milletvekili çıkarsaydı, başarılı mı olacaktı?
* Parti içinde demokrasi, tartışma ortamı, araştırma - geliştirme, eğitim, yayıncılık ve ciddi bir üyelik sistemi kurulamadı.
* Parti programı rafta kaldı. Medyatik şovlar ve demeçler öne çıktı.
* Üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonal, küreselleşmenin yıkıcılığına karşı yeni politikalar geliştirirken, CHP küresel rüzgara kapıldı. Acele küreselleşeyim derken toztoparlak olup barajın altına sekiz seksen uzandı.
Bir ay sonra kurultay var. Şimdi herkes "CHP nasıl kurtulur" diye tartışıyor. Ve her kafadan bir ses çıkıyor. Çoğu, "yeniden yapılanma" diyor, "yeniden kuruluş" diyor. Hatta CHP'nin 1'inci kurultayı kabul ettiğimiz Sivas Kongresi'ne atıfta bulunarak "Heyet - i Temsiliye seçmeliyiz" diyenler de var.
Kulağa hoş gelen, güzel bir düşünce.
Ama hatırlayalım. O Heyet - i Temsiliye'de bir de Mustafa Kemal vardı.
Yazara E-Posta: h.bila@milliyet.com.tr