Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Baykal, dünkü görüşmemizde, CHPnin Meclisi açmaya ve açık tutmaya gayret edeceğini belirterek, "Umarım Sayın Erdoğan, CHPnin bu sorumlu yaklaşımını iyi değerlendirir. Biz tarihi görevimizi yerine getiriyoruz" dedi.CHP lideri Baykal, Başbakan Erdoğanın kişisel davrandığı kanısında. "Başbakanın yaptığı mantıkla, sağduyuyla bağdaşmıyor" diyen Baykal, Brükselden gelen havanın olumsuz olduğunu ve ekonomik dengelerin de olumsuz etkilendiğini vurgulayarak, "Çıkış, Meclisi toplayıp Türk Ceza Yasasının çıkarılmasıdır" görüşünü savundu.Baykal da Başbakan Erdoğanın son anda tutum değişikliğine gitmesine anlam veremiyor. CHP lideri şu yorumu yapıyor:"Başbakan Erdoğan duygusal davranıyor. Kişisel tavır alıyor. Hani halk arasında karakter yapıyor, derler ya... İşte öyle, Sayın Başbakan karakter yapıyor. Biz Brükselle sürekli temas halindeyiz. Eğer bu yapay kriz çıkarılmasaydı, 6 Ekim raporu çok olumlu düzenlenecekti. Ancak, bu tavır sürer ve Türk Ceza Yasası çıkarılamazsa, rapor çok olumsuz çıkabilir."Baykal sona ana kadar Türk Ceza Yasasını çıkarabilmek için çabalarını sürdüreceklerini de vurguluyor. CHP lideri Deniz Baykal, Türk Ceza Yasası tasarısının 6 Ekimden önce yasalaştırılması yönündeki çağrısını yineledi ve CHP, Meclisi 28 Eylülde olağanüstü toplantıya çağırdı. Başbakan Erdoğan ABye neden rest çekti?"Zina yüzünden" yanıtı, tatmin edici bulunmuyor. Sadece zina konusu yüzünden, Başbakan Erdoğanın müzakere tarihi almayı riske etmeyeceği, bu tutumumun altında başka gerekçeler aranması gerektiği de savunuluyor. Başbakanın Brükselle pazarlık gücünü artırmak için taktik bir adım attığını düşünenler de var...Böyle düşünenlerin gerekçesi ise AB raporunda Türkiyeyi, Türkiyenin "kırmızı çizgileri"ni zorlayacak ifadelerin yer alması olasılığı. Bunun ilk işaretini, Derya Sazakın Sohbet Odasına konuk olan AKP Milletvekili Zekeriya Akçamın görüşlerinde bulmak mümkün. Akçam, ABnin Türkiyeden yeni bir azınlıklar tanımı isteyebileceğini, Kürtlerin parlamentoda temsil edilmediği kanısının Brükselde hakim olduğunu belirtiyor.Akçam, ABnin dini azınlık (Alevileri kastederek) tanımı da isteyebileceğine işaret ediyor.Keza, ABnin kültürel haklara ilişkin düzenlemelerin yerel yönetimlere bırakılması yönünde de talepte bulunabileceği belirtiliyor.Türkiyenin Lozan dışında bir azınlık tanımını kabul etmesi, kuruluş temeline ve felsefesine aykırı kuşkusuz. Ancak, ABnin geleneksel eğiliminin Kürtlerin azınlık olduğu biçiminde olduğu da biliniyor.ABnin bu tür talepleri rapora koyabileceği yönünde bilgilere dayanarak yorum yapanlar, Başbakan Erdoğanın bu nedenle ABye rest çektiği ve pazarlık gücünü artırarak Brüksele gitmek istediği tahmininde bulunuyorlar. AB, bu koşulları rapora alırsa, Türkiyenin bunları kabullenmesinin mümkün olmayacağı ve müzakerelerin başlamadan tıkanacağı görüşüyle, bu tahmin yapılıyor.ABnin ısrarlı davranması halinde ise Başbakan Erdoğanın, "Ankara kriterleri" söylemine dönüp, restini devam ettirebileceği de belirtiliyor.Bugün - yarın, tahminlerin de ötesinde, sorunun gerçek boyutları ortaya çıkacaktır.Başbakanın Brüksel temasları gerçek boyutların anlaşılması yolunda ilk adımı oluşturacak... fbila@milliyet.com.tr Azınlık sorunu mu?