Aradım, taradım yok. Sağa baktım, sola baktım yok. Ortanın soluna baktım, ortanın sağına baktım yok. Büyük salonda yok. Kuliste yok. Kütüphanede yok. Lokantada yok. Berberde yok. Revirde bile yok.
Oysa buradaydı, biliyorum.
Kürsüde yok. Ceylan derisi koltukların altına baktım, yok. Tabloların arkasında da yok.
Burası nasıl Meclis'se, Meclis'te CHP yok. Meclis'in kurucusu yok. DSP var, MHP var, FP var, ANAP var, DYP var, CHP yok.
Cumhuriyet Halk Partisi yok.
Meclis'teki yerleşim düzeni ilginç. Başkanlık makamının solunda hükümet yer alıyor. Onun yanında en büyük parti DSP, onun yanında boy sırasına göre MHP, onun yanında FP, onun yanında ANAP, onun yanında DYP. Onun yanında da kapı. Baykal ve arkadaşlarının çıktığı yer.
Türkiye Büyük Millet Meclisi ilk kez tam 79 yıl önce toplandı. Meclis'i toplayan Anadolu ve Rumeli Müdafaa - i Hukuk Cemiyeti'ydi. Başında Mustafa Kemal vardı. Meclis'i topladılar ve Kurtuluş Savaşı'nı başlattılar. O Meclis, Kurtuluş Savaşı'ndan zaferle çıktı. Atatürk, cemiyeti partiye dönüştürdü, CHP kuruldu. O parti, devrimleri gerçekleştirdi. O parti, çok partili demokratik düzeni kurdu. O parti, birçok ilke imza attı.
Bugün Meclis yerinde, ama o parti Meclis'te yok.
Şimdi ikisi de büyük bir sınavla karşı karşıya. CHP Meclis dışında sınav verecek. Yeniden toparlanıp adına layık bir noktaya gelebilecek mi? Hatalarını görüp "Meclis dışında olmak bana yakışmıyor" diyebilecek mi? CHP barajın altında kalsa da, "Türkiye'de herkes biraz CHP'lidir" gerçeğinin bilincine varabilecek mi?
Aslında Meclis de büyük bir sınav verecek. "CHP'siz ortam"da atacağı her adım, bu Meclis'in "sevap" ya da "günah" hanesine yazılacak. 21'inci dönem milletvekilleri her kanun için el kaldırdıklarında, CHP'nin oralarda dolaştığını hissedecekler. 79 yıllık bir gölge, onları hep izleyecek.
Meclis'in açılış töreninde ilginç tablolar gördük. Meclis Başkanlığı kürsüsünde Kürt kökenli bir milletvekili oturuyordu. Ali Rıza Septioğlu, Kürt aksanlı Türkçesiyle açış konuşmasını yaptı, herkes de dinledi.
Altı defa gidip yedi defa gelenler de oradaydı. Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı, Bülent Ecevit Başbakan koltuğunda oturuyordu.
Devletin ileri gelenleri, diplomatik temsilciler, medya, dinleyici vatandaşlar da oradaydı. Bahçeli, Kutan, Yılmaz, Çiller oradaydı. Yeniden seçilen milletvekilleri, yeni seçilen milletvekilleri oradaydı. Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu ve Kuvvet Komutanları oradaydı.
Kalabalıktan net göremedim ama, sanki hayal meyal 28 Şubat da oradaydı.
Ve beklenen türban krizi akşam saatlerinde patladı. FP'li Merve Kavakçı, türbanıyla geldi, Genel Kurul salonuna oturdu. Protestolara aldırış etmiyormuş gibi görünerek, gülerek...
FP yönetimi, "Bu olay parti olarak bizi bağlamaz, Merve Hanım'ın kişisel kararıdır" diyerek kimi inandıracak?
Acaba Sayın Kutan ve FP'li milletvekilleri, başlattıkları ya da en azından seyirci kaldıkları olayın nerelere kadar gidebileceğini hesap ettiler mi?
Sanmıyorum.
Daha önce birkaç kez hesap hatası yapmışlardı da...
Yazara E-Posta: h.bila@milliyet.com.tr