KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Ankara'nın hazırladığı planı bekliyor. Ancak plandan önce Ankara'nın "Denktaş'a bakış"ı geldi.
Açıkça söylemek gerekir ki, Ankara, Denktaş'ın arkasında gözükmüyor. Başbakan Erdoğan'ın, KKTC seçimlerinden sonra yaptığı yorum, "siyasetçiler değişmeli" biçiminde oldu. Bu mesaj kuşku yok ki, Cumhurbaşkanı Denktaş'a...
Belli ki, seçim sonuçlarının muhalefete, Denktaş'ın çekilmesini veya devrilmesini sağlayacak bir güç vermemiş olmasından Başbakan Erdoğan pek memnun değil. Hala Denktaş'ı hırpalamaya dönük yorumlar yapmasından bu anlaşılıyor.
Oysa, seçim geride kaldığına ve parlamento tablosu belli olduğuna göre, ulusal nitelikli Kıbrıs sorununda, Ankara, artık, Cumhurbaşkanı Denktaş'ı zayıflatma girişimlerini bırakmalıydı. Denktaş masaya oturmaya hazırlanırken, arkasında Ankara'nın gücü bulunduğunu hissettirmeliydi. Öyle olmadı. Rum kesiminin, Denktaş'ı ve KKTC'yi zayıf düşürmek için fazla uğraşmasına gerek yok, bunu Ankara ve KKTC muhalefeti daha etkili biçimde yapıyor.
Ancak gerçek şu ki, seçim sonuçları Cumhurbaşkanı Denktaş'ın işlevini ve konumunu güçlendirmiş durumda. Parlamentonun 25 - 25 olarak ikiye bölünmüş olması, Denktaş'ın önemini artırıyor. Cumhurbaşkanı'nın bu tablodan üçlü veya dörtlü bir geniş tabanlı hükümet çıkarması ve bu hükümetle güçlü biçimde masaya oturması için Ankara'nın desteğini alması gerekli. Ama bu desteğin verileceğine dönük bir işaret yok. Aksine bir hava seziliyor.
Bu gerçeği ifade ettikten sonra, Ankara ile Denktaş arasındaki yaklaşım farkına değinmek gerekiyor. Fark, Annan planından kaynaklanıyor. Ankara'da Dışişleri, Annan planını esas alarak çalıştı. Oysa Denktaş başından beri Annan planının felsefesinin hatalı olduğunu savunuyor. Belli konularda bu plandan esinlenilse bile esas alınmasının yanlış olacağını vurguluyor.
KKTC'deki seçim sistemi her oyu seçim bölgesinin milletvekili sayısı ile çarpıyor. Bu da ağırlıkları etkiliyor. Oysa her seçmenin oyu bir oy sayıldığında Annan planına karşı blokun oyu yüzde 51'i buluyor. Bu durumda sonuçların Kıbrıs Türkü'nün Annan planını onayladığı biçiminde değerlendirilemeyeceği, aksine planın esas alınmasına karşı çıkıldığı şeklinde değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Felsefedeki yanlışlık nedir?
Denktaş, seçimlerden sonra da söylediği gibi konfederal bir çözüm istiyor. Oysa Annan planı federal bir sistem öneriyor. En önemli fark burada. Ankara da Annan planını esas alarak federal sistemi benimsemiş görünüyor. Konfederal sistem önerisinde bulunmuyor.
Konfederal çözümle, federal çözüm arasındaki farka gelince... Denktaş, kurucu devletlerin egemenliklerini korudukları, sadece dış politika, savunma gibi birkaç alanda çatı devlete yetki verildiği konfederal sistemin, iki halka, iki devlete, iki kesime, iki demokrasiye dayalı Türk tezine daha uygun olduğunu düşünüyor. Bu sistemle Kıbrıs Türkü'nün egemenliğinin daha iyi korunacağını savunuyor.
Federal sistemde ise kurucu devletlerin egemenliklerini birçok alanda kaybettiklerini, çatı devletin güçlü, kurucu devletlerin zayıf olduğu bir yapı oluşacağını, bunun da başta egemenlik olmak üzere, Türk tarafının kazanılmış birçok hakkının kaybolacağı endişesini taşıyor. Bu endişelerle de Denktaş, Annan belgesinin esas alınmasının yanlış olacağını savlıyor. Felsefeye itiraz bu düşüncelerinden kaynaklanıyor.
Ankara ise Annan belgesini esas alarak, Denktaş'ın konfederal çözüm önerisini baştan tıkamış oluyor. Esasa ilişkin önemli fark bu...Ankara ile KKTC arasında esasta bir uzlaşma sağlanmadan masaya oturulması ve başarılı bir müzakere yürütülmesi de elbette zor.