Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başbakan Bülent Ecevit'in geçirdiği rahatsızlık hemen birtakım senaryoların ve önerilerin gündeme taşınması gayretlerini artırdı.
Ecevit'i hiç tanımadıkları anlaşılan kimi çevrelerin ürettiği, "Meclis Başkanı istifa edecek, Ecevit Meclis Başkanı olacak, Bahçeli başbakanlığı devralacak" gibi akıl, mantık ve siyaset dışı senaryolar bir yana...
En çok dillendirilen, bazı kişi ve çevreleri çok "heyecan"landıran ise "Ecevit çekilsin" önerisiydi...
"Türkiye'nin selameti" gerekçesiyle her fırsatta gündeme getirilen bu öneriyi birkaç yönüyle ele alalım...
Birincisi, Ecevit'in Başbakanlıktan ayrılması, Türkiye'nin selameti açısından olumlu değil olumsuz sonuçlar doğurur. Bugün Türkiye'nin ekonomik, siyasi ve sosyal koşulları Ecevit'in ayrılmasını değil bu hükümetin başında durmasını gerektiriyor. Ankara'yı izleyen herkes biliyor ki, üç partili bu koalisyonu bir arada tutan ve onca olumsuz koşula karşın birçok önemli ve kritik kararın alınmasını sağlayan Ecevit'in kişiliği ve ağırlığıdır. Bugünkü koşullarda Türkiye'nin bir hükümet bunalımına ve bir siyasi kaosa tahammülü olmadığını bilen herkes Ecevit'siz bu hükümetin yürümeyeceğini ve bir siyasi kaos doğacağını tahmin eder.
İkincisi, Bülent Ecevit, sadece koalisyonu bir arada tutan biri değil, aynı zamanda hükümet etmede siyasal denge işlevi gören bir lider konumundadır. Ecevit'in hükümet başkanlığı, hükümet ve Meclis'in tek yöne devrilmesini önleyen, uzlaşmayla bileşke kuvveti yönünde kararlar alınmasını sağlayan en önemli faktördür.
Üçüncüsü, Türkiye'nin geleceği açısından yaşamsal önem taşıyan ekonomik programın uygulanabilmesinin Ecevit'in koordinasyonuyla mümkün olduğudur. Devlet adamlığının ön planda olması, parti ve kişisel siyasal çıkarların arka plana itilmesi gerektiği bir dönemde Ecevit'in başbakanlığı olumsuz değil olumlu bir faktördür. Ecevit, başbakanlık koltuğunda oturduğu halde koalisyon ortaklarının ikinci adamlarına muhalefet liderliği yaptırmaya ve böylece oy toplamaya çalışmaları da bu gerçeği kanıtlamaktadır. Bu, Ecevit'in başbakanlığı bırakması halinde, parti çıkarlarının devlet adamlığının önüne geçeceğinin önemli işaretidir. Ecevit'in başbakanlığı bu sakıncaları en aza indiren bir siyasal denge oluşturmaktadır.
Dördüncüsü ise Ecevit'in toplumsal denge ve uzlaşmaya sağladığı katkıdır.
Ecevit'in 1980'den sonra Rahşan Ecevit'le birlikte yeniden yola çıkarak başbakanlığa ulaşması bir tesadüf değildir. Ecevit, 1980 sonrasında Türkiye'yi, iç ve dış koşulları doğru okumuş bir liderdir. Ecevit, 1980 sonrasında uygulamaya koyduğu yeni sol anlayışıyla toplumsal kaynaşma ve uzlamaya katkı sağlamıştır. Solla köylüyü yakınlaştırmış, bağ kurmuştur. Ayrılıkçı ve irticacı hareketler, Irak, Suriye gibi ulusal sorunlarda aldığı tavırlar, bu hükümet modeli ve çalışma anlayışıyla solla milliyetçi kesimi yakınlaştırmış, bağ kurmuştur. Yine bu dönemde sola "öcü" gibi baktırılmaya alıştırılmış, bağnaz olmayan, laik Cumhuriyet'ten yana mütedeyyin kesimle solu yakınlaştırmış, bağ kurmuştur. Bütün bunlar, Türkiye'nin ulusal sorunlara karşı koyabilmek için toplumsal uzlaşmaya ve yakınlaşmaya en fazla gereksinim duyduğu bir dönemde gerçekleşmiştir.
Bu gerçekler ve sağduyu, önerilerin aksine Ecevit'in başbakanlığının gerekliliğini göstermektedir. Çekilsin önerileri duygusal nedenlere dayanmaktadır.
Kaldı ki, Ecevit, devlet adamlığını siyasi çıkarın önüne geçirebilen, bunun örneklerini vermiş bir tarihi kişiliktir. Türkiye için yarar gördüğü her kararı gerektiğinde tek başına almış bir liderdir. Bu nedenle eski takıntılarla, duygusal nedenlerle veya çıkar hesaplarıyla Ecevit'e telkin ve dayatmada bulunmak yanlıştır.