Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Başbakan Erdoğan, dün katıldığı bir televizyon programında, gönlünde yatan modelin ABD başkanlık sistemi olduğunu açıkladı. Türkiye'nin ABD modeline geçmeyi başarması halinde büyük sıçrama yapacağına inandığını söyledi. Milletvekillerinin bakan olunca, bölgelerine ve seçmenlerine bağımlı hale geldiklerini vurguladı. Başkanlık sisteminde bakanların dışarıdan atandığını, böylece bu baskının ortadan kaldığını ifade etti. Kurmayları Erdoğan'ın öteden beri başkanlık sistemine sıcak baktığını, ABD ve Rusya gezilerinde ilgisinin daha da arttığını söylüyor. Başbakan yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ise Başbakan Erdoğan'ın bu görüşünü paylaşıyor. Dünkü görüşmemizde, başkanlık sisteminin AKP'nin kuruluş felsefesinde de bulunduğunu açıkladı.
Gül'ün değerlendirmesi şöyle:
"Biz daha partiyi kurarken bunları tartıştık. Sayın Başbakan'ın söyledikleri doğru. Biz de bir bakan seçmeniyle ilgilenmek zorunda. Gidin bakın bakanlıklara, gelen seçmenlere, ziyaretçilere zaman ayırmak zorundalar. Çalışmak için zamanları az oluyor. Milletvekillerinin ve seçmenlerinin baskısı altında kalıyorlar." Gül, başkanlık sisteminin avantajlarını sıralarken şöyle diyor:
"Yetişmiş bazı insanlar, uzmanlar milletvekili olmadıkları için bakan da olamıyorlar. Teamül bakanların Meclis'ten seçilmesi. Örneğin öyle uzmanlar var ki, çalışmak istiyorsunuz ama kabineye alamıyorsunuz. Öyle işadamları var ki kabinede olsalar büyük aşamalar kaydedebilirsiniz. Ama bu tür uzmanlar, bilim adamları, işadamları genellikle siyasete de ilgi duymuyor veya bizim sistemimizde siyaset yapmaya yatkın olmuyorlar. Ancak bakan olsalar daha rahat, daha özgür çalışacakları için, oy kaygısı taşımayacakları için çok daha verimli olabilirler. İşte, başkanlık sistemi bu olanağı veriyor."
Türkiye'nin her ekonomik veya siyasi sıkıntıya girdiğinde, teknik hükümet arayışlarının öne çıktığını da anımsatan Gül, devam ediyor:
"Böyle sıkıntılı dönemlerde uzmanlardan kurulu kabine aranır. Oysa başkanlık sisteminde hep işinin ehli, uzman kişilerden yararlanabilirsiniz. Kimse de ara rejim aramaz. Elbette işinin uzmanı, yetkin milletvekilleri de bakan olarak büyük hizmetler yapabilirler. Ama bazen bir milletvekilini uzmanı olmadığı bir alanda bakan olarak görevlendirmek durumunda kalabiliyorsunuz. Bunlar zaman ve emek kaybına yol açıyor."
Gül, başkanlık sisteminin avantajlarını böylece sıraladıktan sonra Türkiye için düşüncelerini de şöyle aktarıyor: "Tabii, bu tip köklü değişiklikler büyük bir uzlaşmaya dayanarak yapılmalı. Meclis'te sandalye üstünlüğüne dayanarak yapılmamalı. Toplumsal uzlaşma sağlanmalı. Avantajları, dezavantajları detaylı biçimde ortaya konulmalı. Ülkenin koşulları dikkate alınmalı ve hepsinden önemlisi büyük bir konsensüs sağlanmalı."

DIŞİŞLERİ'NİN GENELGESİ
Başbakan Erdoğan'ın başkanlık sistemiyle ilgili sözlerinin yanı sıra, dün gündemde öne çıkan bir diğer konu da Dışişleri Bakanı Gül'ün, yurtdışındaki dernek ve vakıflarla ilgili olarak gönderdiği genelgeydi. Gül, bu genelge nedeniyle nedeniyle eleştirildi. Milli Görüş derneklerine ve Fethullah Gülen okullarına sahip çıktığı, devletin korumasına aldırdığı yönünde eleştiriler aldı.
Gül'e dün bu konuyu da sorduk. Yanıtı şu oldu: "Konular birbirine karıştırılıyor. Elbette, yasa dışı faaliyette bulunan, Türkiye aleyhine çalışan kişi veya kuruluşlara sahip çıkılması söz konusu değil. Aksine verdiğimiz talimat bu tür kişi, kurum ve faaliyetlerin izlenmesi, yasal gereklerinin yapılması yönünde. Genelgenin amacı tümüyle farklıdır. Bu konuda bize çok şikayet yansıtıldı. Büyükelçiliklerimizden gelen yakınmalar, tereddütler var. Örneğin, bakanlarımız törenlere davet ediliyorlar, katılıyorlar ama elçimiz ortada kalıyor. Arayıp bize soruyorlar. Burada bir ölçü koymak gerekiyor.
Şimdi gelen arkadaşlar, bakanlarımız diyorlar ki, şurada şu okul var, özellikleri böyle, eğitim düzeyi şöyle. O ülkede bulunan yabancılar, elçiler, elçilik görevlileri kendi çocuklarını bu okullara gönderiyor, çünkü en iyi İngilizce eğitim bu okullarda veriliyor. Okullarda bir tarafta Atatürk resmi bir tarafta İstiklal Marşımız var. Hatta o ülkenin genelkurmay başkanı bile çocuğunu bu okula gönderiyor. Yurtdışında yaşayan bütün vatandaşlarımızı dışlayamazsınız. O ülkenin denetimi de var. Orada Türkiye aleyhine bir faaliyet yoksa bunları dışlamanın bir anlamı yok. Ermenilere karşı yürüyüşleri, Türk günlerini, yürüyüşlerini bu insanlarımız yapıyor. Bu vatandaşlarımızdan Türkiye lehine yararlanmamız daha doğru olur. Dışlayıp, küstürüp, başka noktalara itmenin bir anlamı yok."