Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Başbakan Erdoğan'ın söylemine bakılırsa, Ankara, AB'ye güveniyor ama kendi liderlerine güvenmiyor. Örneğin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a...
Estirilen rüzgara bakarsanız; AB, Türkiye'yi üye yapmak için can atıyor, Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin çıkarlarını onlardan daha fazla düşünüyor, ama bunu herkes anlamıyor.
Başbakan Erdoğan, Denktaş'ı engel görmeyi sürdürdüğüne göre, o anlıyor. ABD ve AB gibi masaya Denktaş'ın değil, CTP lideri Mehmet Ali Talat'ın görüşmeci olarak oturmasını yeğleyen bir izlenim veriyor. Bunu Weston ve Verheugen'in istediği de açık. Annan planı üzerinden bir uzlaşma sağlanması için Denktaş'sız bir görüşmeci heyetini tercih ediyorlar.
AB'den tarih alma uğruna, Gül ve Erdoğan hükümetleri, hemen her şeyi yaptılar. AB ne istiyorsa yerine getirdiler. Ancak, tarih almak için tarih belirlenmesi dışında bir ilerleme sağlanamadı. Şimdi tarih alma tarihi gelmeden gündeme sürülen diğer talepleri karşılamak istiyorlar. Bunun başında da "şimdilik" Kıbrıs geliyor. Kıbrıs'ta da istenileni yapmak için bütün ağırlıklarını kullanıyorlar.
AB'nin yine şimdiden işaretini verdiği ve Kıbrıs'tan sonra masaya sürmeye hazırlandığı yeni koşullara da bir tepki vermiyorlar. Örneğin son AB doruğu bildirisinde vurgulandığı gibi AB'nin deyimiyle "Güneydoğu olayı ve kültürel haklar" gibi. Bu ifadenin ileriki aşamalarda "siyasi haklar"a sıçraması da mümkün. AB temsilcisinin Van'da verdiği mesaj da aynı kapıya çıkıyor.
Ancak, hükümetin bunu önemsemediği anlaşılıyor. Hükümet şimdi "Kıbrıs koşulu"nu aşmanın yollarını arıyor. Buna karşın, AB'den bırakın Türkiye'yi aynı anda üye kabul etmeyi, müzakere tarihi verilmesi yönünde bile henüz bir garanti işareti yok.
Ama aksine işaretler var.
Örneğin 2004'ün ikinci yarısında AB Dönem Başkanlığı'nı devralacak olan Hollanda'dan mesaj geliyor. Hollanda Dışişleri Bakanı Ben Bot, 17 Aralık günü Hollanda meclisinde bütçe görüşmeleri sırasında, gazetecilerin sorusu üzerine Aralık 2004'te Türkiye'ye tarih verilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Hollanda meclis çoğunluğundan aldığı izlenimin Türkiye'nin AB üyeliğine hazır olmadığı yönünde olduğunu da ekledi. Bu haber birçok benzeri gibi hükümette ve Türk medyasında yer ve yankı bulmadı...
Ankara'nın, Denktaş'ı devre dışı bırakarak başlatacağı süreç sonunda Kıbrıs'ı AB, Yunanistan ve Rum yönetiminin istediği gibi "çözmesi" halinde, Türkiye'nin üyeliğini garanti etmiş olması gerekiyor. Ki bu bile Kıbrıs'ın, belirli garantilere bağlanmadan masada verilmesini gerektirmez...
Böyle olsa bile o zaman, Erdoğan ve hükümetinin, Aralık 2004'te eli hala boş olursa, bunun izahı mümkün olmaz...
Ankara, işin bu yönünü hiç göz ardı etmemelidir.