Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kılınç'la ilgili Danıştay kararı siyasi cephede sert tepkilere neden oldu.Tepki verenler Başbakan, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı ve Milli Eğitim Bakanı...Özetle hükümet...Devleti yürüten ve yöneten erk hükümettir. Adı üzerinde yürütme...Ancak demokratik rejimler, üç erke ve bunlar arasında kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanır. Nedeni, siyasi otoritenin denetim ve hukuk dışına çıkarak, tahakküm kurmasını önlemektir.Türkiye'deki türban tartışmalarına baktığımızda, sorunun bir boyutunun hükümet-devlet çatışması eksenine oturduğunu söyleyebiliriz.Hükümetten bağımsız bir erk olarak yargı ile hükümetten kısmen bağımsız, kısmen özerk olan devlet kurumlarının, siyasi otorite ile karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Öğretmen Aytaç Kılınç, okula gidip gelirken türban taktığı için davalık oldu. Kılınç, aleyhindeki Danıştay kararı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuracağını açıkladı. Açıkça söylemek gerekir ki, bugünkü hükümet, özgürlükler bağlamı dışında siyasi tercih olarak türbandan yanadır.Bugün, "kamu alanı" tartışmalarına baktığımızda, siyasi otoritenin, türbanın kamu alanında kullanılmasında da bir sakınca görmediğini hatta bunu savunduğunu da söyleyebiliriz.Yargıçlar, öğretmenler, mühendisler, doktorlar, memurlar, kamu hizmeti verirken türban taksalar, AKP iktidarı bundan rahatsız olmaz.AKP'nin dünya görüşü bu yöndedir... Siyasi otoritenin bu tercihi, Aytaç Öğretmen'le ilgili Danıştay kararına gösterdikleri tepki, daha önceki benzeri davalarda gösterdikleri tepkiyle de ortaya çıkmaktadır.Buna karşın yargıyla hukuken kısmi özerkliği bulunan YÖK ile fiilen kısmi bir özerklik konumundaki TSK, türbanı siyasi simge olarak görmekte ve laiklik ilkesine aykırı bulmaktadır.Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'ın kararları bu yöndedir ve bu kararları titizlikle uygulayan iki kurum YÖK ve TSK'dır.Bu açıdan baktığınızda hükümetle, tümüyle hükümetin yönetimi altında olmayan devlet kurumları arasında türban konusunda bir çatışma söz konusudur. Hükümet savunuyor Bu önemli bir tartışmadır ve sadece hukuki değil, aynı zamanda siyasi bir çatışmadır. Sorun "laik, demokratik Cumhuriyet"i algılama farklılığıdır.Kadının yaşamın her alanında örtünmesi gerektiğini savunanlar, Cumhuriyet'in laiklik ilkesini "dini cemaatler özgürlüğü" olarak algılamaktadırlar. Dini kuralların yaşamın her alanında yaşanmasını savunmaktadırlar.Dini simgelerin ve kuralların kamu alanında yerinin olmadığını savunanlar ise Cumhuriyet'in laiklik ilkesini, dini kurallar ve dince kutsal sayılan simgelerle devletin yönetilemeyeceği, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması gerektiği biçiminde algılamaktadırlar. Cumhuriyete bakış Cumhuriyet'in kurulduğu günden bu yana yaşadığı çatışmanın kaynağı budur.1920'lerde Cumhuriyet'e yöneltilen en şiddetli itirazlardan biri laiklik ilkesi olmuştur.Sorun, "demokrasi ve özgürlükler"in tarafsız ve hukuki savunuculuğu değil, siyasi tercih çatışmasıdır.Araç-amaç sorunudur. fbila@milliyet.com.tr Çatışmanın kaynağı