Anayasa değişikliğiyle ilgili olarak CHP’nin öncülüğünde Anayasa Mahkemesi’ne yapılan iptal başvurusunun görüşülüp görüşülmeyeceği konusunda fikir ayrılıkları var.
Bazı hukukçular böyle bir davanın referandumdan önce açılamayacağını savunuyorlar. Bu görüşe, dosyayı inceleyen Anayasa Mahkemesi raportörünün de katıldığı anlaşılıyor. Raportör, referandum yapılmadan önce düzenlemenin yasalaşma sürecinin tamamlanmamış olacağı görüşünden hareketle, CHP’nin başvurusunun reddedilmesini savundu.
Bu yaklaşım, referandum öncesinde Anayasa Mahkemesi’nin iptal davasını kabul edip edemeyeceği konusunu yeniden gündeme getirdi.
İki dayanak
Anayasa Mahkemesi’nin referandumdan önce bu davaya bakabileceğini gösteren iki önemli dayanak var:
1 - Anayasa’nın 148. maddesinin 2. fıkrasındaki hüküm,
2 - Anayasa Mahkemesi’nin, Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesini öngören anayasa değişikliğine ilişkin iptal davasını referandumdan önce kabul etmiş olması.
Anayasa’daki hüküm
Anayasa’nın, Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerini düzenleyen 148. maddesinin 2. fıkrasında yer alan hüküm şöyle:
“Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez.”
Bu hükümden anlaşılıyor ki, anayasa değişikliğine ilişkin iptal davasının, değişiklik kanununun yayımlandığı tarihten itibaren on gün içinde yapılması gerekiyor. Demek ki; anayasa koyucu, anayasa değişikliklerine ilişkin kanunlara karşı referandumun beklenmesini öngörmüyor. Kanun, Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonraki on içinde davanın açılması gerektiğini hükme bağlıyor.
Bu durumda, iptal davasının ancak referandumdan sonra açılabileceği görüşü, Anayasa’daki bu hüküm karşısında dayanaktan yoksun kalıyor.
Nitekim Anayasa Mahkemesi, cumhurbaşkanını halkın seçmesine ilişkin anayasa değişikliği kanununa karşı açılan iptal davasını referandumdan önce kabul etmiş ve davayı görmüştü.
Hem Anayasa hükmü hem de Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kararı, anayasa değişikliklerine karşı iptal davasının açılması için Resmi Gazete’de yayımlanmasını yeterli görüyor.
Esasa girer mi?
Bir diğer tartışma da Anayasa Mahkemesi’nin, anayasa değişikliklerini sadece şekilden denetleyebileceği, esasına giremeyeceği konusunda yürüyor. Anayasa’nın 148. maddesi Yüksek Mahkeme’nin anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından denetleyebileceğini hükme bağlıyor. Anayasa, bu konuyu açıkça sınırlandırma da yapıyor. Denetlemenin sadece teklif ve oylama çoğunluğu ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususlarıyla sınırlı olduğunu yazıyor.
Buna karşın Anayasa Mahkemesi “şekilden hareketle değişikliğin içeriğine” giriyor. Bu yönde kararları var. “Şekilden hareketle içeriğe bakma” ise Anayasa’nın değiştirilmesi teklif edilemez maddelerini belirleyen 4. maddesindeki hükümden gidilerek yapılıyor. Eğer, anayasa değişikliği dolaylı da olsa Anayasa’nın değiştirilmesi teklif edilemez ilk üç maddesini değiştiriyor veya etkisiz kılıyorsa; 4. maddeye uyulmadığı gerekçesiyle içerik incelemesi yapıyor.
Bu halde ise Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliğine ilişkin 175. maddedeki şekil şartlarına, Anayasa’nın 4. maddesindeki hükmü de eklemiş oluyor. Bu maddeyi de şekil şartı olarak görüyor.