Demokrasi geliştikçe bir çelişki belirginleşiyor.
Batılı ülkelerde seçime katılım düşüyor.
Kimileri buna "entel tembelliği" diyorlar...
Kimileri de sorunsuzluk.
Sorunsuzluk sorumluluğu azaltıyor.
Üzerine entellik de binince sandığa gitmek, fazla gelişmişlikten bir çeşit "ilkel" davranış gibi görülüyor.
Eğitim düzeyi yükseldikçe "vatandaşlık ödevi"ne burun kıvırmak kolaylaşırken, eğitim düzeyi düştükçe "devlet korkusu"nun da etkisiyle bağlılık artıyor.
* * *
PEKİ, Türk halkının hangi nedenle olursa olsun "oy kullanmama" gibi bir lüksü var mı?
Yok.
Peki Türk aydınının var mı?
Hiç yok.
Henüz demokrasisi oy aşamasında emekleyen Türkiye'de böyle bir davranış kalıbına girmeye kimsenin hakkı yok!
Tam aksine...
Bağımlı davranış kalıbıyla yaşamaya alışmışlar kadar, oy kullanmamayı da özgürlük unsuru sayacak düzeyde "gelişmişler" de sandık başına gitmeli.
Parasını, pulunu...
Altınını, dövizini...
Çekini, senedini...
Yastık altında tutmayanların, siyasi iradesini yastık altında saklamaya hiç hakları yok!
Hele Türkiye gibi...
4 - 5 yılda bir oy kullanma dışında, karar alma ve uygulamaya katılım olanağı bulunmayan...
Demokrasinin sağladığı olanakları, demokrasi karşıtı olanların, demokratlardan daha fazla kullandığı bir ülkede...
Sandığa atmadığınız oyun hesabını, sandık sonuçlarından soramazsınız.
"Demokrasi kültürü" oy kullanmayı atlayıp geçmemeli...
Sandığa sokmadığınız irade Meclis'te çıkmaz.
Derin tahlilleriniz de sonucu değiştirmez.
Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr