Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ersin Aydınlı, Nihat Ali Özcan ve Doğan Akyaz imzasını taşıyan makale, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Avrupa Birliği (AB) üyeliğine karşı olmadığını, bunun nedenlerini ve ileriye dönük beklentileri içeriyordu.Makale, AB'ye tam üyelik hedefinin, 1999'da aday ülke konumuna geçişte, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz tarafından canlandırıldığını ve dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu tarafından da bu tutum ve kararın paylaşılıp desteklendiğini vurguluyordu.Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu ile dünkü görüşmemizde, TSK'nın AB'ye bakışı ve o dönemde bu süreçle ilgili olarak dikkat çektiği sorun ve kaygıları konuştuk. Foreign Affairs dergisinde yer alan "Türk Ordusunun Avrupa Yürüyüşü" başlıklı makalede yer alan önemli saptamaları dün aktarmıştık. Kıvrıkoğlu, TSK'nın ve Atatürkçülüğün AB üyeliğine engel olduğu biçimindeki tezin ve bu yöndeki yargının doğru olmadığını vurguladı.TSK'nın 150 yıldır Türkiye'nin modernleşmesi sürecine öncülük eden bir kurum olarak AB tam üyeliğini de bu sürecin bir halkası olarak gördüğünü; bu nedenle sorunun TSK değil, AB'nin çifte tutumu olduğunu söyledi.Kıvrıkoğlu şu değerlendirmeyi yaptı:"Biz, Türkiye'nin tam, düzgün, onurlu bir şekilde AB üyesi olmasını savunuyorduk. AB'ye tam üyelik hedefine TSK hiçbir zaman karşı olmadı. Bu nedenle engel gibi gösterilmesi yanlıştır. Ancak, bizim o zaman söylediğimiz, bu süreçte önemli olanın Türkiye'nin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğünün zarar görmemesiydi. Bu konuda Avrupa'nın samimi olmasıydı. Ben bu konuya dikkat çekiyordum. AB'nin çifte standart uygulamaması gerekir. Bütün ülkelere eşit davranması gerekir. Onurlu üyelikten bunu kastediyordum. Bu nedenle bu süreçte sorun veya engel, TSK değil AB'nin tutumu olur. AB, başka ülkelere koşmadığı koşulları Türkiye'ye koşuyor, yanlışlık, sorun burada. Nitekim o zaman dikkat çektiğimiz bazı sorunlar, çifte standart yaklaşımları bu süreçte yaşandı. Sanki AB emrediyor ve bu yerine getiriliyor gibi bir izlenim var. AB ise Türkiye'ye karşı farklı tutum izliyor. Engeli, sorunu burada aramak lazım." "TSK engel değil" Kıvrıkoğlu, AB'nin çifte tutumunun Türkiye'yi Lozan'la Sevr arasında bir konuma yöneltmek istediği gibi bir izlenim doğurduğunu belirttikten sonra, bu durumun yarattığı sorunları da şöyle özetledi:"O dönemde Dışişleri Bakanı olan İsmail Cem, eğer koşullar işimize gelmezse pazarlık ederiz, diyordu. Ama sonraki süreç bir pazarlığın yapılmadığını gösterdi. Ne derlerse kabul ediliyor, Türkiye sürekli taviz veriyor, izlenimi var. Bugün TSK ve diğer güvenlik güçlerinin eli kolu bağlı gibi. Müdahil olamıyor. Mücadelesi etkileniyor. AB müdahale ediyor. Hatta yargıya bile müdahale ediyor. Davalarda taraf oluyor. Örneğin Orhan Pamuk davasında böyle tutum aldı. Ama Yücel Aşkın davasıyla ilgilenmedi. Çünkü ilgilenmesi için mutlaka Ermeni veya Kürt iddialarıyla ilgili bir dava olması gerekiyor. Bu doğru bir tutum değil. Sonra çok daha önemlisi, desteklediği Kürt milliyetçiliği. Bunu sürekli destekliyor. Sürekli Kürt ve Kürtçe diyor. Kürtçe eğitim diyor. Kürtçe eğitim dili olursa, üniter yapı, ulus bütünlüğü ne olur? Bu Türkiye'nin yapısını bozar. Bu konuyu Yaşar Paşa (Büyükanıt) çok iyi izah etti. Kürt milliyetçiliğinin böyle desteklenmesi, halka yayılması halinde neler olacağını, ne gibi sorunlarla karşılaşılacağını Yaşar Paşa çok iyi anlattı. Bunun Türkiye'nin başına ileride çok büyük bir bela, bir sorun olacağına dikkat çekti. Bu süreç çok iyi yönetilmelidir ve mutlaka dengeli olmalıdır. Her istenileni yapan bir Türkiye görüntüsü verilmemelidir. Çünkü bu isteklerin sonu gelmeyecektir. Bir adım atıldığında bir istek daha gelmektedir. Bugün kurucu olarak sadece Türkler değil Kürtler de var deniliyor ve Anayasa'ya iki kurucu ulus yazılsın isteniyor. Sonra muhtariyet, sonra federal sistem gibi talepler, arkasından gelecektir. Zaten Kuzey Irak'ta federal bir yapı kuruldu. Öcalan da konfederasyon demeye başladı. Bütün bunlar Türkiye'nin parçalanması demektir. İşte bizim bu süreçle ilgili olarak o dönemde de, şimdi de dikkat çektiğimiz sorunlar, kaygılar bunlardır. AB'nin tutumunu bu açıdan düşünmesi gerekir." fbila@milliyet.com.tr "Yaşar Paşa izah etti"