Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Türkiye, Loizidu davasında tazminatı ödedi. Böylece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararı bir yönüyle infaz edilmiş oldu. Ankara, tazminatı ödemeyi kabul ederken, davanın "emsal" oluşturmaması için de Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği'nden söz aldı. Bu söz kayda geçirildi.
Tazminatın ödenmesi ve emsal oluşturmaması kaydının düşülmesini, Türkiye'nin ve KKTC'nin zaferi olarak yorumlayanlar var. Aynı zafer havası Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetiminde de gözleniyor. Rumlar da alınan sonucu kendileri açısından zafer olarak niteliyorlar.
Bir mücadelede her iki tarafın da "zafer" kazanması pek görülmüş değildir. Kimin zafer kazandığını kuşkusuz zaman gösterecek.
Ancak, Türkiye ve KKTC açısından duruma bakıldığında, erken bir zafer ilanıyla karşı karşıya olduğumuz söylenebilir.
Şöyle ki:
Loizidu kararının emsal olmayacağını kabul eden Avrupa Konseyi sekreterliğidir. Bu kurum bir yürütme organıdır. Oysa, kararı veren bir mahkemedir. Yürütmenin kararları yargıyı bağlamaz. Yarın AİHM, sekreterliğin idari kararı bizi bağlamaz diyerek, Loizidu kararını emsal olarak görebilir. Sadece Bayan Loizidu'nun avukatında aynı mahiyette 300'e yakın dava olduğu bilinmektedir.
Bir diğer nokta ise Loizidu davasının esasındaki siyasi durumdur. Dava, Türkiye'nin Kıbrıs'ta işgalci olduğu tezine dayanmaktadır. Nitekim, davada KKTC muhatap olarak alınmamış, "işgalci" sıfatıyla Türkiye muhatap görülmüştür. Yaklaşım şudur: Kıbrıs'ın kuzeyindeki topraklar Türkiye'nin işgalindedir, o halde otorite olarak muhatap Türkiye'dir...
Tazminatın ödenmesiyle bir anlamda Türkiye, yöneltilen "işgalci" suçlamasını kabul etmiş bir duruma düşmektedir. En azından Yunanistan ve Rum tarafının böyle yorumlayacağına kuşku yoktur. Bu yorumun AB tarafından paylaşılacağını tahmin etmek de zor değildir.
Oysa, Türkiye'nin Kıbrıs Barış Harekatı ve oradaki askeri varlığı uluslararası andlaşmalara dayanmaktadır. Garantör devlet sıfatıyla müdahale etmiştir.
Türkiye ve KKTC, tek tek davaları kabul etmeyerek, soruna siyasi çözüm üretilmesi tezinden vazgeçmemelidir. Bu sorunun çözümü, "toptan tazminat mübadelesi"dir. Mal mübadelesi değer üzerinden ve toptan yapılmalıdır. Nitekim, Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra bu yönde çalışmalar yapılmış, ancak, uygulamaya geçirilememiştir.
Türkiye'nin ve KKTC'nin bu yaklaşım içinde olmaları gerekir.