Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yılmaz, başbakan veya başbakan yardımcısı olarak görev yaptığı süre boyunca Avrupa Birliği hedefine kilitlenmiş bir çizgi izledi.Yılmaz hakkında şunu da rahatlıkla söyleyebiliriz:Eğer, bugün AKP yerine ANAP iktidarda, Erdoğan yerine de Yılmaz başbakanlık koltuğunda olsaydı, AB konusunda aynı kararları alırdı. Nitekim, 57. Ecevit hükümetinde Yılmazın savunduğu görüşler bugün AKPnin uyguladıklarıyla örtüşüyordu. Bu süreçte en zor karar Ağustos 2002de idam cezasının kaldırılması ve anadilde yayın olanağının sağlanmasıydı. O günlerde Mecliste anamuhalefet partisi olarak DYP evet oyu; koalisyon ortağı MHP ile birlikte AKP de hayır oyu kullanmıştı. Reform süreci bu paketle başlamıştı.Yılmaz bugün de Erdoğan hükümetinin attığı adımları destekliyor. Hatta ABnin diğer taleplerinin de yerine getirilmesini istiyor. Ruhban Okulunun açılması gibi...Ancak Mesut Yılmaz, HaberTürkteki Basın Kulübünde gazetecilerin sorularını yanıtlarken, AB raporuna çok ciddi eleştiriler yöneltti.Yılmazın raporda en çok önemsediği ise, "Müzakerelerin sonucu ne olursa olsun Türkiyenin AB değerlerine ve kurumlarına demirli tutulması önemlidir" biçiminde özetlenebilecek ifadeydi. Mesut Yılmaz, bu ifadenin sonucunun tam üyelikten başka bir sonuca çıkabileceği anlamına geldiğini, ABnin bu yaklaşımla Türkiyeye verdiği sözü tutmadığını vurguladı.Yılmaz, raporu genel olarak, "terbiyesiz bir üslupla" hazırlanmış diye nitelendirdi. AB üyeliği değil, Düyun - u Umumiye tarif ediliyor gibi kaleme alındığını belirtti.Bu eleştiriler, Erdoğan hükümetinin attığı adımları destekleyen ve başarılı bulan eski Başbakan Mesut Yılmazdan gelince daha anlamlı duruyor. Belki iktidarda olsa aynı kararları alacak olan bir siyasetçi olarak Yılmazın, 17 Aralıka kadar raporun bu yönlerinin düzeltilmesi konusunda ısrar edilmesi önerisi de var. Hükümet de aynı çabayı göstereceğini açıkladı. Ancak Yılmazın farkı şurada:Eğer 17 Aralıkta bu yönler düzeltilmemiş, Türkiyeye net bir müzakere perspektifi verilmemişse, Ankaranın rest çekmesi gerektiğini savunuyor.Bunu 1997de Lüksemburg zirvesi sonrası kendisi yapmıştı.17 Aralıka kadar da Ankaranın zorlu günler geçireceği biliniyor.Hükümetin her türlü olasılığa karşı hareket tarzını şimdiden planlaması gerekiyor. İlk sinyal Rum vetosu olarak geldi.Komisyon raporundan daha iyi bir sonuç almak ve vetoya takılmamak için her cephede sıkı bir mücadele gerekiyor. fbila@milliyet.com.tr Eski Başbakan Mesut Yılmaz, HaberTürkteki Basın Kulübü programında, ABnin Türkiyeye ilişkin üç raporuna yönelik soruları yanıtladı.