Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Anayasa Mahkemesi’nin, terör ve örgütlü suçlarda azami tutukluluk süresini 10 yıl olarak düzenleyen hükmü iptal ederken, yürürlülük için bir yıllık süre vermesi tartışmalara yol açmıştı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, dün Milliyet’in manşetinde yer alan söyleşimizde, bir yıllık sürenin azami süre olduğunu, Meclis’in bu süre içinde her zaman düzenleme yapabileceğini veya hiç yapmayabileceğini belirtmişti. Ayrıca hâkimlerin, Anayasa Mahkemesi’nin kararını bildiklerini, diğer koşulları da gözeterek 5 yıldır tutuklu olanlar hakkında tahliye kararı verebileceklerini, bunun için de bir yıl beklenmelerine gerek olmadığını, konunun tamamen hâkimlerin takdirinde olduğunu da ifade etmişti.
Aynı konuyu, dün Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ile konuştum. Bozdağ, tutuklama ve tahliye etme konusunun tamamen hâkimlerin takdirinde olduğunu, yürürlülük konusundaki bir yıllık sürenin Meclis açısından azami süre niteliği taşıdığını belirterek, şu değerlendirmeleri yaptı:

‘Otomatik sonuç doğurmaz’
“Anayasa Mahkemesi, 10 yıllık azami tutukluluk süresini iptal etti. Ayrıca iptalin gerekçeli kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren bir yıl sonra yürürlüğe gireceğini de karara bağladı. Bazı hukukçular, bu karardan sonra 5 yılı aşkın süredir tutuklu olanların otomatik olarak tahliye edilmeleri gerektiğini savunuyorlar. Bu yanlış bir yorumdur.
Bir yıllık sürenin anlamı 10 yıllık azami tutukluluk hükmünün bir yıl daha yürürlükte kalacağıdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin 10 yıllık süreyi iptal etmesi 5 yılı aşkın süredir tutuklu olanları otomatik olarak tahliye edecekleri anlamına gelmez.
İptal kararı bir yıl sonra yürürlüğe gireceği için otomatik tahliye sonucu doğurmaz. Tahliye konusu da tutukluluk konusu da mahkemenin, hâkimlerin takdirindedir. Her ay tutuklunun durumunu değerlendirmekle mükellefler. Bunu da yapıyorlar. Hâkimler diğer şartlara, hükümlere bakarak tahliye kararını her zaman verebilirler. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı bir yıllık süre olduğu için hâkimleri tahliyeye mecbur kılan bir karar değildir.”

‘Süre vermeseydi’
Bozdağ, 5 yılı aşkın süredir tutuklu olanların hakkında mahkemelerin hemen tahliye kararı vermelerinin Anayasa Mahkemesi’nin bir yıllık süre tanımamış olması halinde mümkün olacağını şöyle izah etti:
“Eğer Anayasa Mahkemesi, 10 yıllık süreyi sadece iptal etseydi ve Meclis’e bir yıllık süre vermemiş olsaydı o zaman durum farklı olurdu. İptal kararı ile 10 yıllık süre ortadan kalktığı için azami tutukluluk süresi CMK’ya göre 5 yıl olduğu için 5 yılı aşan süredir tutuklu olanlar tahliye edilirdi. Ancak bir yıllık süre verdiği için böyle bir zorunluluk doğmadı.
Sanıyorum Anayasa Mahkemesi, yasama organına bir değerlendirme süresi tanımak istedi. Bazı tahliye sonuçlarının toplum vicdanını rahatsız edebileceğini dikkate almış olabilir. Anayasa Mahkemesi tutuklulukların kimler olduğunu bilemeyeceği için böyle genel bir değerlendirme süresi tanımak istemiş olabilir. Çünkü 10 yıllık süre dolduğu için daha önce bazı tahliyeler olmuş ve toplumda tepkiler yaratmıştı.” Bozdağ, hükümetin bu konuda yeni bir düzenleme yapıp yapmayacağı yönündeki soruma ise şu yanıtı verdi:

“Eylülden önce zor”
“Buna karar verebilmemiz için önce Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararını görmemiz lazım. Bu konuyu eylülden, ekimden önce ele alabilmemiz zor görünüyor. Çünkü Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararı yazacak, Resmi Gazete’de yayımlayacak, bir yıllık süre ondan sonra başlayacak ve bu arada adli tatile girilecek. Bunlar dikkate alındığında eylülden önce bir değerlendirme yapmamız pek mümkün görünmüyor. Tabii bu konuda düzenleme ihtiyacı olabilir ve Meclis yeni bir yasal düzenleme yapabilir.
Veya böyle bir ihtiyaç hissedilmez ve bir yılın sonunda 10 yıllık süre ortadan kalkmış olur. Yeni düzenleme yapılamayacaksa da azami tutukluluk süresi mevcut hükümlere göre 5 yıl olarak kalır. Anayasa Mahkemesi 10 yıllık süre fazla dedi ama 5 yıllık süre fazla demedi. Eğer Meclis 5 ila 10 yıl arasında yeni bir süre belirleme ihtiyacı duyarsa bu yönde düzenleme yapar. Dediğim gibi düzenleme yapılıp yapılmayacağı ise ancak gerekçeli karar yayımlandıktan sonra değerlendirilecek bir konudur.”