Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başbakan Bülent Ecevit’le yaptığımız söyleşiye zaman zaman katılan eşi Rahşan Ecevit’in dikkat çektiği bir nokta var.
Rahşan Hanım, Bülent Ecevit’in deneyimi ve konumunun kişi veya parti çıkarından önce ülke çıkarını gözetecek düzeyde ve nitelikte olduğunu vurguluyor.
Ecevit, hükümet boşluğunun Türkiye’yi sıkıntıya sokacağını, bu nedenle ayrılmasının bu koşullarda yarar değil zarar vereceğini, ülkenin geleceği açısından bazı akımların güçlenmesinin ve bazı partilerin de bu akımlara kur yapmasının hata olduğunu vurguladığında söze giren Rahşan Hanım şöyle diyor:
- Tabii senin (Bülent Bey’in) bakışın Türkiye’nin çıkarlarını önde tutan bir bakış. Deneyimin ve konumun - ne diyorlar ona - bilge kişi, diyorlar galiba. Yani devlet adamlığı ve deneyiminin ön planda oluşu.
Rahşan Hanım, bu yaklaşımıyla, Ecevit’in kaygısının kişisel veya partisel bir kaygı olmadığının altını çizmek istiyor.
Ecevit, bu yaklaşım içinde parti ismi vermeden AK Parti tabanına ve HADEP’e kur yapan siyasi parti ve liderlerini şu sözlerle uyarıyor:
"Diğer partilere ne yaptıklarına karışmak elbette benim işim değil ama bazı partilerin ittifak arayışları 1991’deki hatayı yine yapacaklarını gösteriyor. Başka partilere, onların tabanına kur yapmak, birtakım ittifak arayışlarına girmek aslında kendine güvenememektir. Kendine güvenemeyen partiler bu tür arayışlara girerler. Eğer siz kendinize güvenmiyorsanız, halk size niye güvensin."
Başbakan Ecevit, bu sözleriyle AK Parti tabanına dönük olarak diğer merkez sağ partilerin verdiği mesajları ve HADEP’le ittifak veya işbirliği arayışlarını kastediyor. "1991’deki hatayı yine yapacak gibi görünüyorlar" derken de, 1991 seçimlerinde SHP’nin DEP’le yaptığı seçim ittifakını anımsatıyor.
Ecevit, oy uğruna, dinci ve ayrılıkçı akımlarla ittifak veya işbirliği arayışına yönelmenin Türkiye açısından sakıncalı olduğu kanaatinde. Bu nedenle de bir anlamda bu çaba içindeki liderleri ve partileri uyarıyor.
Bunun yerine, söz konusu akımlarla siyasi parti olarak mücadele etmek gerektiğini, geçmiş dönemde DSP’nin bunu başardığını vurguluyor.
Ecevit’in iki gündür verdiği mesajların, Rahşan Hanım’ın eşinin konumuyla ilgili yorumuyla örtüştüğünü söyleyebiliriz. Ecevit’in neden görevini sürdürmesi gerektiğine ilişkin gerekçeleri, koşulların uygun olması halinde bırakmayı düşünebileceğini açık ve samimi bir biçimde ifade etmesi, bu yaklaşımın bir göstergesi. Bu da, bazı kesimlerce sık sık yapılan "koltuğu bırakmak istemediği" biçimindeki yorumları boşa çıkarıyor. Ecevit’in siyasi yaşamında seçildiği birçok koltuğu kendi isteğiyle bıraktığı biliniyor. Buna karşın bazı kesimlerce "koltuk sevdalısı" gibi gösterilip, suçlanması gerçekçi değil. Hatta biraz "alaycı" bir üslup kullanan bu kesimlerin ve sözcülerinin iyi niyet taşımadıkları ve Ecevit’e karşı "duygusal ve takıntılı" bir tavır içinde oldukları söylenebilir. Bu takıntılı ve alaycı tutumun köklerinin 1980 öncesine kadar uzandığı da bir gerçektir. 1980 sonrasında Ecevit’ten umudu kesmiş, bir daha siyasi başarı elde edebileceğini, hele hele Başbakan olacağını hiç tahmin etmeyen ve bu nedenle uzaklaşanların, Başbakan olmasından sonra eski diyaloglarını kuramamış olmaları bugünkü yaklaşımlarında belirleyici bir psikolojik faktör olarak görülüyor.