Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Mesleğimizin duayen isimlerinden, usta gazeteci - yazar Cüneyt Arcayürek, "Büyüklere Masallar, Küçüklere Gerçekler" isimli kitaplarının yedincisine "Sessiz Darbe" adını koymuş. Kitap, Bilgi Yayınevi'nden yeni çıktı.
Yakın tarihe ışık tutan kitapta hem siyasetçilerin, hem de gazetecilerin ders alacağı birçok öykü var.
Arcayürek'in "Sessiz Darbe" dediği, 1994 yılında, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Başbakan Tansu Çiller ve Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş arasında geçen bir satranç karşılaşması aslında. Çiller - Güreş ikilisinin Cumhurbaşkanı Demirel'e "şah - mat" diyerek sonuçlandırdıkları bir oyun.
Konu dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. Vural Beyazıt ve Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Halis Burhan'ın görev süresinin bir yıl uzatılmasıydı.
Arcayürek, o tarihte Cumhurbaşkanı Demirel'in başdanışmanıydı. Olayların içindeydi. Ben de konuyu yakından izliyordum. Bu süreçte çıkardığım haberlerden biriyle o yılın gazetecilik ödülünü almıştım. Milliyet'te "Tarihi Mektuplar" manşetiyle yer alan haber, Org. Güreş'in görev süresinin bir yıl uzatılmasıyla Genelkurmay Başkanı olamadan emekliye ayrılmak zorunda kalan eski Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Muhittin Fisunoğlu'na yazılmış "muhtıra" gibi mektup ve o mektuba verilen yanıtı. Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Kara Kuvvetleri Komutanı İsmail Hakkı Karadayı, Deniz Kuvvetleri Komutanı Vural Beyazıt ve Hava Kuvvetleri Komutanı Halis Burhan'ın imzalayıp Fisunoğlu'na gönderdikleri mektup ağır bir muhtıra niteliğindeydi. Fisunoğlu da yazdığı yanıtta, verilmek istenen gözdağından çekinmeyeceğini ifade ediyor ve komutanları ağır bir dille eleştiriyordu. Bu Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinde bir ilkti.
Mektupların Milliyet'te manşet olmasından sonra Çankaya ile hükümet arasında "komutanlar"ı konu alan bir gerginlik de başgöstermişti.
Cumhurbaşkanı Demirel, Beyazıt ve Burhan'ın görev sürelerinin uzatılmasına sıcak bakmıyordu. Ordu kademelerinde terfi tıkanması yaşanmasını istemiyordu. Zaman zaman, orduda herkesin yedeği olduğu, kimsenin alternatifsiz olmadığı yönünde basına mesajlar veriyordu.
Çiller ve Güreş'in niyeti ise komutanların görev süresini uzatmaktı.
Olayı hem Cumhurbaşkanı Demirel'den, hem de Arcayürek'ten izlemeye çalışıyordum. Mektupları yayımladığımız gün Demirel, komutanlarla birlikte Denizkurdu tatbikatındaydı. Bir tepki vermemişti.
O sırada Fethiye'de tatilde olan Cüneyt Arcayürek'i arayarak, mektuplarla, komutanların görev süresinin uzatılması tartışmaları arasındaki bağlantıyı ve Cumhurbaşkanı Demirel'in bu konuda ne düşündüğünü sormuştum. Arcayürek, Demirel'in uzatmaya sıcak bakmadığını ve gerekçelerini anlatmıştı. Ben de yansıtmıştım. Benzeri mesajları Demirel de vermiş, uzatma talebi gelirse kararnameyi imzalamayacağı yönünde bir hava oluşturmuştu. Bu mesajlarla Çiller ve Güreş'i sıkıştırıyordu.
Arcayürek başta olmak üzere ben de dahil konuyu izleyen gazeteciler artık Demirel'in böyle bir kararnameye imza atmayacağına kesin gözüyle bakıyorduk.
Ancak, öyle olmadı.
Demirel, karşı durduğu kararnameyi imzaladı. Çiller ve Güreş kazanmıştı.
Nasıl kazandıklarına gelince...
O yıl yapılan Askeri Şur'a'da, Deniz Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri'nde kimse oramiralliğe ve orgeneralliğe terfi ettirilmemişti. Bu durumda komutanların emekli olması halinde oramiral ve orgenerallerden boşalacak görevlere atanacak aynı rütbede komutan kalmıyordu. Çiller ve Güreş'in Beyazıt ve Burhan'ın görev sürelerini uzatma kararlarının zemini Askeri Şur'a'da hazırlanmıştı.
Demirel, uzatma kararnamesini imzalamak zorunda kaldı.
Daha önceki beyan ve mesajların aksine, hiçbir şey olmamış gibi. Hatta fatura bu havayı ve haberleri yansıtan biz gazetecilere kesildi.
Sanki, Demirel ile Çiller ve Güreş arasında bir "bilek güreşi" yaşanmamış gibi...
Olayın ayrıntıları Arcayürek'in "Sessiz Darbe" kitabında...
Siyasetçiler ve gazeteciler için ders dolu ayrıntılarıyla...