Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



İstanbul saldırıları gösterdi ki, Türkiye'nin terörle mücadelede rehavete kapılma lüksü yok.
20 yıllık ağır terör sürecini on binlerce can kaybı, milyarlarca dolar ekonomik kayıpla durdurabilen Türkiye'nin terörün hedefi olmaktan çıkmadığı anlaşıldı.
Belki bu kez farklı nitelikte bir terör saldırısıyla karşı karşıya kaldı. Cephede yenilgiye uğrattığı terörün her an yeniden canlanma olasılığı da yüksek.
Türkiye'nin yeniden terör sürecine sürüklenmeye çalışıldığına kuşku yok. Bu kez, Irak ve Ortadoğu'da yaşanan kaosun terör yoluyla Türkiye'ye ihraç çabaları, aynı yolla küresel çatışmaların Türkiye'ye doğru genişletilme amacı ön planda görünüyor. Din motifli terörle etnik eksenli terörün aynı zamanda tırmanışa geçmesi olasılığı göz ardı edilmemeli. Her ikisinin de Irak'ın işgaliyle doğan ortamda Türkiye'ye yönelmeleri dikkate alınmalı.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, bayram mesajında bu ilişkiyi şu sözlerle ifade etti:
"Demokratik ve laik yapısı, çağdaşlaşma çabaları nedeniyle köktendinci terörün hedefleri arasında olan Türkiye'nin bu konumu, Irak'a yapılan saldırı sonrasında daha da pekişmiştir."
Sözcükleri büyük bir özenle kullandığı bilinen Cumhurbaşkanı Sezer'in, "Irak'a yapılan saldırı" ifadesini yeğlemesi, üzerinde durulması gereken bir saptamadır. Türkiye'nin bu saldırıdan sonra köktendinci terör açısından hedef konumunun pekiştiği de yine Cumhurbaşkanı'nca vurgulanmaktadır.
Sezer, bu önemli saptamalarından sonra yol da gösteriyor. Diyor ki:
"Dış etkilere açık ekonomik, toplumsal ve coğrafi yapımız, Ortadoğu ülkelerine yakınlığımız gibi nedenlerle her türlü terör örgütlerinin iç ve dış ilişkilerini ortaya çıkarmak, etkinliklerini sürekli izlemek ve bunlara karşı önlem almaya yönelik bir örgütlenmeyi mutlaka gerçekleştirmeliyiz.
Türk halkı soğukkanlılığını koruyacak, ülkemiz terörün üzerine geçmişte olduğu gibi bugün de kararlılıkla gidecektir. Devletimiz, halkımızla birlikte, dini siyasallaştırarak ülkeye egemen kılma peşinde koşanların, demokratik ve laik düzenimize karşı yöneltebilecekleri tüm tehditleri yok edecek güçtedir."
Cumhurbaşkanı Sezer'in bu saptama, öneri ve uyarılarını öncelikle hükümetin dikkate alması gerekiyor. Özellikle, nereden gelirse gelsin terörle mücadelede, Cumhurbaşkanı Sezer'in parmak bastığı örgütlenme gereksinmesinin üzerinde durması ve demokratik - laik düzenin hedef alındığını unutmaması gerekiyor.
İstanbul saldırılarından sonra, terör eylemlerinin ve örgütlerinin adını koymakta tereddüt gösteren ve isteksiz davranan iktidar çevreleri, bu hatalarından uzaklaşmaya başladıkları izlenimi veriyorlar.
Bunun somut göstergelerinden biri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın BBC'ye verdiği demeç oldu. Erdoğan, BBC'nin sorularını yanıtlarken, "eylemlerin dini duygularla yapılmış olabileceğini" vurguladı.
"Laik yapınızda bir değişiklik düşünüyor musunuz" sorusuna ise, "Asla. Türkiye bu saldırılardan dolayı asla yolunu değiştirmez. Demokratik, laik ve sosyal hukuk devletidir. Türkiye'nin seçilmesi manidardır" yanıtını verdi.
Başbakan Erdoğan'ın gecikmiş de olsa bu yaklaşımı yüksek sesle ifade etmesi önemlidir. Cumhurbaşkanı Sezer'in analizi ve saptamalarına uzak değildir.
Başbakan'ın Batı kamuoyundan esirgemediği bu değerlendirmesini Türk kamuoyu için de sık sık tekrarlamasında fayda vardır.
Terör ve terörle mücadele tereddüt kaldırmaz...
İyi bayramlar dileğiyle...