Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Türkiye'nin Irak'a asker göndermesi için temaslar başlamış durumda. Hükümet henüz Meclis'in önüne tezkereyle çıkacak aşamada değil.
"Asker gönderme niyeti" dışında henüz belirlenmiş, sonuçlandırılmış bir konu yok.
Bilinen şu ki, bu kez ABD de, Türkiye de işi fazla sürüncemede bırakmadan karar oluşmasını istiyor. 1 Mart tezkeresi öncesinde yaşandığı gibi haftalar süren ve kıran kırana geçen bir müzakere süreci arzulanmıyor.
Ancak, bu süreci kısaltacak ve yöntemi basitleştirecek koşullar da ortada yok.
Ankara, Türk askerinin görev alması muhtemel olan bölgede Irak halkının eğilimini saptamaya, bir anlamda o bölge halkının Türk askerini davet edip, destek olmasını sağlamaya çalışıyor. Çalışıyor ki, Türk askeri ABD askeri gibi görülmesin, işgalci kabul edilmesin ve saldırılara muhatap olmasın. Tabii, bunun hiçbir şekilde garantisi yok. Bu konuda riskin sıfıra indirilmesi elbette olanaksız.
Karar sürecinin hızlanması için öncelikle Türkiye ile ABD arasında bir siyasi mutabakat sağlanması da zorunlu. 1 Mart tezkeresinin Meclis'e takılmasının önemli nedenlerinden biri de ABD tarafının hem hükümete hem de askerlere beklenen güveni vermeyişiydi. Washington ve Ankara'nın siyasi hedefleri örtüşmüyordu. Nitekim, örtüşmediği savaş sonrası ABD politikalarından da anlaşıldı. Türkiye 1 Mart tezkeresini geçirmiş olsaydı bile, savaş sonrasında ABD'nin siyasi tutumunda önemli bir değişiklik olmayacaktı.
Bugün de siyasi hedeflerde örtüşme sağlanamazsa, yeni bir tezkerenin Meclis'ten geçmesi 1 Mart'a göre daha kolay olmayacaktır.
ABD, Türkiye'yle siyasi açıdan yakın durmadığı sürece, Türk askerini Irak'ın en riskli bölgesinde görev almaya ikna etmekte zorlanacaktır.
Ankara siyasi ve askeri güvenceleri almadan Meclis'in önüne gelemez. Bazı siyasi ve askeri konuları sağlam bir mutabakata bağlamadan yeni tezkere için oy istemek kolay olmayacaktır.
Sadece askeri gücün Irak sorununu çözmeye yeterli olmadığını ABD görmüş olmalı. Kaldı ki, askeri açıdan da hâlâ güvenli bir ortam oluşturamadığı düşünülürse, Washington'un Ankara'yla açık, samimi ve net bir ilişki geliştirmesinin gerekliliği daha iyi anlaşılır.
Türkiye'nin siyasi ve askeri kaygılarını dikkate almadan sadece "asker deposu" gibi görülmesi Washington'u tekrar hayal kırıklığına uğratacak sonuçlar doğurabilir.
Ankara'nın da siyasi hedefleri ve askeri güvenliği olabilecek en sağlam biçimde güvenceye almadan asker gönderme kararı vermesinin doğuracağı tarihi sorumluluğu unutmadan hareket etmesi gerekir.