Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



2003 yılı gibi 2004 yılı da Türkiye'nin geleceği açısından dönüm noktası olabilecek gelişmelere gebe...
2003 yılı ABD'nin Irak'ı işgaliyle, Irak gibi Türkiye'nin geleceğini de belirleyecek önemde bir süreç açılmasına neden oldu.
ABD'nin Irak'ı işgal etmesinin siyasi sonuçları ortaya çıkmaya başladı. Bu sonuçlardan Türkiye'yi en yakından ilgilendireni kuşku yok ki, Kuzey Irak'ta belirginleşen yeni devlet...
Şimdilik federasyon kanadı gibi görülen ve sunulan Kürt devletinin, federasyon denemesinden sonra bağımsızlığa geçmesi zor değil. Irak'ı bugünkü koşullardan sonra gönüllü biçimde bir arada tutmanın kolay olmadığını söylemek abartı olmaz.
2003'te belirginleşen bu durum 2004 yılında Türkiye'yi de etkileyecektir. Irak'ın alacağı şekil, Türkiye'nin zaten çatlamış olan siyasi bütünlüğünü büyütecek bir ortam hazırlayabilir.
Özellikle iktidar sözcüleri kabul etmek ve tartışmak istemiyorlar ama yaşadığımız süreç Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş temellerini ciddi biçimde sarsıyor.
Bu sarsıntının şiddetleneceği, Kıbrıs sonrasında gündeme geleceği anlaşılan, son AB doruk bildirisindeki vurgulardan da anlaşılıyor. Bildiride altı çizilen "Güneydoğu sorunu"ndan çıkan mesaj bu. AB, bu sorundan ve çözümünden ne anlıyor? Hükümetin önce bunu sorgulaması ve kamuoyunu da aydınlatması gerekli.
Kıbrıs sorununa gelince...
Türkiye ve KKTC, "Annan planını görüşelim" dese, ne olacak?
Bu görüşmeden ne anlaşılması gerekiyor? Türkiye ve KKTC, Annan planının esasına ilişkin değişiklik önerisi geliştirip, görüşmek isterlerse, Rum tarafı buna yanaşacak mı? Papadopulos'un "imzalamam" dediği nedir? Neyi imzalayabilir?
Annan planının boş sayfaları nasıl doldurulacak?
Başbakan Erdoğan ve hükümetin bütün ağırlığını koyarak, Annan planına evet demeleri ve KKTC'yi imzaya zorlamaları halinde sonuç ne olacak? Örneğin, Türkiye'ye Aralık 2004'te müzakere tarihi verilmesini kim ve nasıl garanti edecek? Hükümetin bu noktaları sorgulaması ve kamuoyunu aydınlatması gerekir.
Bu Türkiye'de ve KKTC'de Annan planına ve AB yaklaşımlarına karşı endişe dile getiren, garanti arayan kişi ve kesimlere yüklenerek yanıtları bulunacak, çözüme ulaştırılacak konular değildir. İçeriyle değil dışarıyla tartışarak, içeriye değil dışarıya baskı yapılarak yanıtlanacak, aydınlatılacak konulardır.
AB ve Rum tarafının bütün isteklerini kabul ettikten sonra, Aralık 2004'te alınacak olan sadece "nasihat" ve büyümüş bir siyasi çatlak olursa iktidarın üstleneceği tarihi sorumluluk büyük olur.