İstanbul'da gerçekleşen saldırılardan sonra ortaya çıkan bilgiler de gösterdi ki, dünya yeni bir terör tipi ve dalgasıyla karşı karşıya...
Türkiye de bu terörün alanı ve hedefleri arasında...
Terör uzmanları da, bu terör tipinin, yüksek teknoloji, yüksek düzeyde eğitilmiş insan ve yeni bir örgütlenme modeline dayandığını kabul ve ifade ediyorlar.
Türkiye'de gerçekleşen eylemlerin ikiz patlamalar biçiminde olması, kullanılan malzeme ve örgütlenme modeliyle El Kaide'yle bağlantılı olduğu veya en azından ona özenen kişilerce gerçekleştirildiği kanısı yaygın. Bu tip teröre kaynaklık eden zeminin ise daha çok Çeçenistan, Afganistan, Irak, Bosna gibi ülkelere giden, oralarda savaşan veya eğitim alan, Türkiye'ye döndükten sonra da kendi çevrelerinde benzeri örgütlenmelere yönelen kişilerden oluştuğu kamuoyuna yansıyan bilgiler arasında...
Son 20 yılını ağır bir terör saldırısı altında mücadeleyle geçiren ve örnek sayılabilecek bir başarı elde eden Türkiye'nin, yeni tip terörün de hedefi konumunda olduğu dikkate alınırsa, zaman yitirmeden yeni tip terörü karşı da gerekli önlemleri alması gerektiği açıktır.
Bu koşullarda yapılması gereken bir sorumlu kişi veya kurum saptayıp, onu suçlu ilan etmek; kişilerin veya kurumların birbirini suçlayıp karalamasına yönelmek değil, aksine, yardımlaşma, dayanışma ve ortak hedefe yönelik işbirliğine yönelmek olmalıdır.
Terörle her aşamada mücadele etmiş kişi ve kurumların başarılarını unutmadan, morallerini bozmadan, yeni bir mücadele dönemine hazırlanması gereklidir.
Bu süreçte istihbarat ve güvenlik kurumları arasındaki koordinasyonun başarıyla sağlanması ve yürütülmesinin yaşamsal önem taşıdığı da ortadadır. Bu yaklaşım içinde idari, yasal ihtiyaçların saptanması ve karşılanması gerekir.
Sadece ulusal düzeyde koordinasyon ve işbirliği de yeterli değildir. Kuşku yok ki, karşılaşılan terör tipi küresel niteliktedir. Bu nedenle de ulusal düzeyde sağlanacak dayanışmanın, uluslararası düzeyde de sağlanması gerekir.
Türkiye, bu konuda en fazla deneyime sahip ülkelerden biri olarak, bu ihtiyacın bilincindedir. Nitekim, bu dayanışmaya en fazla katkı sağlayan ülkelerin de başında gelmektedir.
Aynı yaklaşımı diğer ülkelerden beklemesi de hakkıdır.
Terörün boyutları, bu ihtiyacın her ülke için geçerli olduğunu da kanıtlamıştır.
Ayrıca Türkiye'nin her fırsatta vurguladığı, küreselleşmenin yarattığı sosyo -ekonomik dengesizliklerin uluslararası düzeyde ele alınması ve önlemler geliştirilmesi yaklaşımı da yabana atılmamalıdır. Bu dengesizliklerin terörü besleyen ortamlar yarattığı hem ulusal, hem uluslararası düzeyde gözler önündedir.