Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2005 boyunca Ankara'dan yansıyan yaklaşım, "PKK sorunu ile Kürtlerin sorununu" birbirinden ayırmak gerektiği üzerine kuruluydu.Denklemi, sadece "PKK ve Kandil Dağı"na kurmak sorunun bütününü kavramıyor.Ankara'nın bir süreden beri oluşan yeni koşullarda Irak ve Kuzey Irak'a bakışını değiştirdiği gözleniyor.Bu değişikliğin sağlam bir plana dayanması zorunlu. Günübirlik politikalarla ne Kuzey Irak ne de Güneydoğu'daki sorunların çözülemediği görüldü. Keza sadece söylevle de iş çözülmüyor.Türkiye, bir yandan dış politik gelişmelere yön vermeye çalışırken bir yandan da sorunu içeride çözmeye yönelik, partiler üstü bir anlayış, bir ulusal strateji geliştirmek zorunda.Irak'ın işgalinden sonra oluşan koşullara bakalım: Kuzey Irak ve PKK sorunu 2005'e damgasını vuran konulardan biriydi. Öyle görünüyor ki, bu sorun 2006'da da Türkiye gündeminin ön sıralarında yer alacak. ABD'nin gerek Irak'a yönelik 1991 müdahalesi gerekse 2003 işgalinin, özellikle PKK'nın bu bölgeye yerleşmesi, güçlenmesi ve Irak ordusundan silah, araç-gereç, mühimmat edinmesi gibi Türkiye aleyhine olumsuz sonuçları olmuştur.İşgal sonrası bölge koşullarına baktığımızda, 2003 öncesine göre değişen parametreler ise şöyle özetlenebilir:Önceki koşullara göre bölge ülkelerinin PKK'ya bakışı ve desteği değişmiştir:1 Öcalan'ın yakalanması sürecinde suçüstü yakalanan Yunanistan, geri çekilmek zorunda kalmıştır.2 Türkiye'nin askeri güçle destekleyerek yürüttüğü baskı politikası sonucu Öcalan'ı çıkarmak zorunda kalan Suriye, ayrıca ABD tehdidiyle karşılaşmış ve Ankara'ya "PKK'yı unutalım" mesajı vermeye mecbur olmuştur.3 İran da ABD ve İsrail tehdidi altında, Türkiye'ye yakınlaşmış, PKK'ya karşı somut işbirliği önerileri geliştirmiştir.PKK'nın bölge desteği eskiye oranla ciddi biçimde kaybolmuş görülmektedir.Bu durum, Türkiye'nin öncülük işlevi yüklenmesini kolaylaştırıcıdır. Dış koşullar Dış destek açısından koşullar Türkiye için göreceli de olsa lehte sayılabilir.Sorun yine göreceli olarak Kuzey Irak-Güneydoğu coğrafyasına sıkışmış görünmektedir.Bu halde Türkiye içeride sorunun kaynaklarını zayıflatacak bir strateji geliştirebilir.Kuzey Irak-Güneydoğu eksenine bakıldığında bir yandan Barzani'nin nüfuz oluşturmaya çalıştığı, diğer yandan PKK'nın silahı araç olarak kullanmayı sürdürmek amacıyla, ekonomik, sosyal ve siyasal koşulları gençleri dağa çıkarmak için değerlendirdiği görülmektedir.Türkiye'nin Barzani ve PKK'nın kullandığı enstrümanları ortadan kaldırmayı hedeflemesi gerekmektedir.Barzani, Güneydoğu'da üniversiteyi kazanamamış ve kazanma şansı olmayan gençlere burs ve üniversite olanağı tanımaktadır. Bu olanağa ilgi artmaktadır.Barzani'nin bunu etnik yakınlığa dayalı "hamilik" konumu ve ileriye dönük yatırım için yaptığı açıktır.PKK ise, lise mezunu veya ortaöğrenimden terk, işsiz, mesleksiz, statüsüz gençlere; kendisine veya ailesine ekonomik yardım, "gerilla", "özgürlük savaşçısı" adı altında sosyal statü vermek, kimlik istismarı yapmak, "ulusal kurtuluş ideali" aşılamak gibi yöntemlerle dağa ve yanına çektiği de bir gerçektir.Türkiye, soruna Kuzey Irak'taki devlet nüvesinden de PKK'dan da daha yukarıdan bakacak güce ve olanaklara sahip bir ülkedir.Kürt vatandaşlarımızın, geleceğinin ayrılıkta değil bütünleşmekte, Irak'ta değil, Türkiye'de olduğunu kanıtlayacak samimi ve somut adımlar atması gücü, yeteneği ve olanakları dışında değildir.Herhalde Barzani'den daha fazlasını yapabilir...Sadece, "Mehmetçik dershaneleri"ne olan talep ve ilgi bu konuda fikir veren somut örneklerden biridir... fbila@milliyet.com.tr İç koşullar