Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Pennsylvania
Ortadoğu ve Avrasya toplumları, kültürleri konulu bir çalışma çerçevesinde, “Irak Savaşı ve Türk-Amerikan İlişkileri”yle ilgili bir sunuş yapmak üzere geldiğim Pennsylvania Wilkes Üniversitesi’nde, önce İstanbul’a gitmeye hazırlanan bir grup Amerikalı öğrenciyle tanıştım.
Türkiye’den bir gazetecinin geleceğini öğrenince İstanbul hakkında bilgi almak istemişler.
Ben, soruları yanıtlamadan önce öğrencilerle birlikte İstanbul’a gelecek olan hocalarının ilginç uyarılarını dinledim.

Dört konuda konuşmayın
Öğrencilere rehberlik yapacak olan İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Mark Stine, Prof. Dr. Evene Estwick ve Tarih bölümünden Prof. Dr. Dennis Hupchick’in hazırladıkları bilgi notu için öğrencilerin hangi konularda konuşmamaları gerektiğine ilişkin uyarılar dikkat çekiciydi.
Öğrencilere dağıtılan gezi rehberinde konuşmamaları gereken konular şöyle sıralanmıştı:
1) Kıbrıs sorunu konusunda konuşmayın,
2) Yunanistan’la ilgili tartışmayın,
3) Kürt sorununa girmeyin,
4) Kesinlikle İslam aleyhine söz söylemeyin.
Hocaların neden bu konularda konuşmayı yasakladıklarını öğrenmek istediğimde aldığım yanıt, “Türklerin çok milliyetçi olduğunu biliyoruz. Bu konularda tartışmak sorun çıkarabilir düşüncesiyle uyardık” şeklindeydi.

Hükümet aleyhine söz söylemeyin
Bilgi notunda çok ilginç bir uyarı da hükümetle ilgiliydi. Gezi rehberi, İstanbul’a gidecek öğrencilere şu uyarıda bulunuyordu:
“Eğer geziniz sırasında karşılaşacağınız bazı kimseler hükümet aleyhine konuşurlarsa sakın onlara, ‘sizinle aynı görüşteyiz’ demeyin!”
Her ne kadar Türkiye’de her konuyu konuşabileceklerini söyledimse de hocalar ve öğrencilerin hükümet aleyhine konuşmanın tehlikeli olduğu düşüncesini değiştiremedim.

Polis İngilizce bilmez
Bir diğer ilginç uyarı da Türk polisiyle ilgiliydi. Hocaların gezi rehberinden okuduğu uyarı şöyleydi:
“Türk polisi İngilizce bilmez. Eğer bir sorunla karşılaşırsanız kaldığınız oteli arayın.”
Klasik uyarı
Hocaların yaptığı klasik bir uyarı da öğrencilerin bütün metropollerde olduğu gibi İstanbul’da da kapkaççılara karşı dikkatli olmaları gerektiğiydi. Kız öğrencilerin çantalarını omuzlarına asmamaları, sırtlarına çapraz biçimde takarak önlerinde tutmaları gerektiği söylendi.

Öğrencilerin soruları
Hocalarından bu bilgileri aldıktan sonra İstanbul’a gelecek öğrencilerin bana yönelttiği sorular ise şöyleydi:
- Eğer dekolte elbise veya bluz veya kısa etek giyersek sorun olur mu?
- Kaba olmamak için nasıl konuşmamız ve nasıl soru sormamız gerekir?
- Geceleri gençler için gidilebilecek eğlence yerleri var mı?
- Kahvaltıda neler yiyebiliriz?
- Kadınlar çarşaflı ve türbanlı mı?
Bu ve benzeri soruları daha önce birkaç kez İstanbul’a gelmiş olan Prof. Dr. Hupchick’le birlikte yanıtladık. İstanbul’un modern bir kent olduğunu, giyim kuşamlarında hiçbir sorun olmayacağını, istedikleri gibi giyinebileceklerini, gençler için birçok eğlence yeri bulunduğunu, özellikle tarihi yerlerde her dilde bilgi alabilecekleri turizm büroları bulunduğunu, bu bölgelerde çalışan esnafın ve görevlendirilen polislerin İngilizce bildiklerini, bu nedenle de rahat olmaları gerektiğini söyledim.

Neden İstanbul?
Öğrencilerin kuşkulu soruları ve Türkiye’nin imajına uymayan uyarılar içinde duyduğum en güzel yorum ise, gezi için neden İstanbul’un seçildiğiydi. Hocalar, öğrencilere bu sorunun yanıtı olarak şöyle dediler:
“İstanbul Batı ve Doğu kültürleri arasında bir köprüdür ve görebileceğiniz en güzel kentlerden biridir. Bu nedenle İstanbul’u seçtik.”