Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kürtçe eğitim taleplerinin bireysel talepler mi yoksa örgüt bağlantılı siyasal talep mi olduğu, hala tartışıladursun, PKK, "yeni" politikasını açıkladı. Kürtçe eğitim talebi yenisinin de, eskisinin de tam ortasında yer alıyor.
Abdullah Öcalan'ın kamuoyuna yansıyan son demeci, PKK'nın uzun bir süreden beri yürüttüğü hazırlıkların son aşamasına gelindiğini ve isim değişikliğiyle yeni bir politikaya yönelineceğini bildiriyor.
Bu demeç, üzerinde durulması ve dikkatli analiz edilmesi gereken bir açıklama niteliğinde...
Anlaşılıyor ki, Avrupa'da terör listesine girmeyen PKK, ismini de değiştirerek "terör örgütü" damgasından kurtulma çabası içindedir. Bu çabanın Avrupa'nın tutumuyla desteklendiği ve destekleneceği de açıktır. PKK, ismiyle birlikte geçmişini, sicilini unutturmaya ve bir siyasi parti kimliği kazanmaya çalışmaktadır. Bu amacına en azından Avrupa'da zorlanmadan ulaşabilmesi küçük bir olasılık değildir.
Öcalan, bu ABD ve Yunanistan'ı "kendilerini satmakla" suçlayan açıklamasıyla, Avrupa'ya daha yakın durduğunu hissettirmekte ve ayrıca Türk kamuoyuna da ince mesajlar göndermektedir.
Bu mesajlardan en dikkat çekenleri Cumhurbaşkanı Sezer ve Genelkurmay'la ilgili olanıdır. Öcalan, "yolsuzluk ve hırsızlığa bulaşmamış Kuvayı Milliyeci Kemalistler" tanımına soktuğu Türk silahlı Kuvvetleri ile bunun hukuktaki temsilcisi olarak nitelediği Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e, "sıcak" mesajlar göndermektedir.
Ardından da, Türkiye'nin, kuruluş dönemindeki koşullarda değerlendirilmesini, ancak, Atatürk'ün "Kurtuluş Savaşı"yla yarattığı "ortak payda"nın, bugünün koşullarında "demokratik kurtuluş" olarak yaratılması gerektiğini savunmaktadır.
Cumhurbaşkanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne, "iltifat" etmeye özen gösteren bu açıklamanın da özünde, yine, "Türklerle Kürtlerin kurucu iki ortak olarak yeniden masaya oturmaları" önerisi vardır. Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet ve onun felsefesine itiraz, onun da ötesinde "reddediş" tavrı bulunmaktadır.
PKK'nın askeri yenilgisini siyasi başarıya dönüştürme gayreti içinde olduğu ve bu alanda özellikle Avrupa'dan önemli bir destek aldığı gerçektir.
Türkiye'nin önümüzdeki dönem karşısına dikilecek olan en önemli sorun budur. Bu sorun Avrupa Birliği süreci ilerledikçe daha belirgin ve daha güçlü bir konum alacaktır.
Türk siyaset kurumunun üzerinde durması gereken konu budur...
NOT: "Kontrol mühendisleri ne iş yapar" başlıklı yazımızda, Afyon depreminde yerle bir olan sanayi sitesinin inşaatının kontrol mühendisliğini yapanlara dönük eleştiriler yer almıştı. Sadece Afyon depremiyle ilgili değil, genel olarak, inşaatlarda kontrol mühendisliğinin hakkıyla yapılmadığına, kontrollerde rüşvetlerin döndüğüne değinilmişti. Nitekim, bu eleştirileri doğrulayan birçok bilgi e - mail yoluyla bize de ulaştırıldı. Bu arada, "kontrol mühendisliği" ifadesinden İTÜ Elektrik - Elektronik Fakültesi Kontrol Mühendisliği Bölümü öğrenci ve öğretim üyeleri alınmışlar. Yazıda kastedilenin inşaatları kontrol eden inşaat mühendisleri olduğu açıktır. Söz konusu öğrenci ve öğretim üyelerinin alınmalarını gerektirecek bir ifade söz konusu değildir.