Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu hafta başı, Milliyet yazarları olarak, sokakları denize açılan şehirlerin en özellerinden biri olan Mersin’deydik. İlk günün ilk yarısı, günlük güneşlik bir havada Tarsus’ta başladı. Yaklaşık on beş metre yükseklikte kayalardan dökülen suyun oluşturduğu Tarsus Şelalesi ilk duraktı. Sadece bakarak bile insanın içini yıkayan, ferahlatan tarifsiz bir güzellik. Doğanın içindeki sanatın en göz alıcı örneklerinden biri. Şelaleden yürüme mesafesi 250 yıllık konakta tarzıhususi/Tarsusi denen fincanlarla gelen kahve. Bu fincanlar, porselenden yapılmış ince belli bardaklar aslında. Üzerlerindeki rengârenk desenlere dalıp gidiyorsunuz.

Haberin Devamı

Sırada St. Paul Kilisesi var. Tarsus, inanç turizmi açısından kilit bir noktada duruyor. St. Paul Kilisesi dünyanın en önemli iki kilisesinden biri. MS 11.-12. yüzyıllar arasında inşa edilmiş. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi‘nde bulunan kilise Çarşıbaşı semtinde. Tavanında Hz. İsa, dört İncil yazarı ve melek freskleri dikkat çekiyor. Kudüs’e giden hacı adayları önce bu kilisede hacı oluyorlar. Kilisenin rahipleri Vatikan tarafından görevlendiriliyor.

Aldırma gönül dedirten kent

İslam dünyası için de önemli bir merkez Tarsus. İslam dininde, Medine’de ilk ezanı okuyan Bilal-i Habeş’in makamı da burada yer alıyor. Hz. Muhammed’in müezzini olan Bilal-i Habeşi, Hz. Ömer zamanında fethedilen yerleri ziyaret ederken Tarsus’a geliyor ve Kırkkaşık bölgesinde, bugünkü makamının ve mescidinin bulunduğu yerde ezan okuyup namaz kıldırıyor. Ve bu alana önce makamı, sonra mescidi inşa ediliyor.

Az ileride Kırkkaşık bedesteni var. 1579’da yapıldığı söyleniyor. Bedesten, ismini yapının dış cephesindeki kaşık süslemelerinden alıyor. Kesme taştan yapılmış, dikdörtgen planlı bir bina bu. İçindeki dükkânlarda renkli bir görsel şölen var. Kleopatra’nın gençlik iksirinden yöresel el sanatlarına, ahşap, bakır, gümüş ve deriden yapılma turistik hediyeliklere birçok şey bir arada. Tarsus kültüründe önemli bir yeri olan Şahmeran efsanesiyle ilgili eşyalar dikkat çekiyor.

Makam-ı Danyal Camii de Tarsus’un önemli yapılarından biri. Rivayet o ki Babil Kralı, rüyasında İsrailoğulları’ndan bir çocuğun tahtına kurulacağını görüyor. Bunun üzerine bu kavimden doğan çocukları öldürme emri veriyor. Bu yüzden Danyal Peygamber doğunca bir mağaraya bırakılıyor, canı kurtulsun diye. Orada onu iki aslan büyütüyor. Danyal Peygamber büyüyünce kavminin arasına karışıyor. Gel zaman git zaman, bir kıtlık vakti Tarsus’a geliyor Danyal Peygamber. Beraberinde büyük bir bolluk getiriyor. Bu yüzden de “bereket peygamberi” olarak anılıyor. Bunun üzerine Babil’e geri göndermiyor onu Tarsuslular. Öldüğünde de Makam-ı Danyal Camii’nin bulunduğu yere gömüyorlar. Cesedi Yahudiler tarafından çalınmasın diye de derine kazıyorlar mezarını. 2006’da dönemin Tarsus belediye başkanı tarafından yürütülen kazı çalışmalarıyla kabri ve cami ziyarete açılıyor. Camiye girdiğinizde, epey derinde genişçe bir mezar görüyorsunuz. Etkilenmemek mümkün değil.

Haberin Devamı

Aldırma gönül dedirten kent

Bir ülkenin kültürüne ait önemli, değerli hikâyeler bunlar. Değil mi ki biz birbirimizi hikâyelerimizi bildiğimiz sürece anlarız. Ülkemizi de öyle.

Haberin Devamı

Basın gezisinin son dönemecinde Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ile sohbet etme imkânı buluyoruz. Mersin’in kültür sanat hayatının gelişmesi için ellerinden geleni yaptıklarını, yapmaya devam edeceklerini söylüyor. Baleyi, operayı, tiyatroyu kırsala götürüp yaylalara çıkardıklarını anlatıyor. Yaylalarda Köylerde Kültür Sanat Her Yerde projesi kapsamında. Mersinli Ümmiye Koçak’ın 2001 yılında kurduğu Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu’ndan söz ediyoruz. Mersin Şehir Tiyatroları sahnelerinden birine “Arslanköylü Kadınlar Tiyatrosu” adı verilmesi kararının tam da o gün Meclis’ten geçtiğinin müjdesini veriyor.

Uçağa gitmeden önce bir de Narlıkuyu’ya uğruyoruz. Balıkçı lokantalarının çevrelediği şirin bir koy burası. İlk günkü günlük güneşlik hava gitmiş, bardaktan boşanırcasına bir yağmur yağıyor. Sahil lokantalarından birine giriyoruz. Cennet taamı yiyecekler yiyoruz. Yemek kültürüm zayıf olduğu için o müthiş lezzetler üzerine bir şey yazmak haddim değil. Bugün Milliyet Pazar Eki’nde gastronomi yazarımız Ebru Erke bütün ayrıntılarıyla nefis bir Mersin yemek kültürü yazısı yazdı. Onu okumanızı isterim. Benim diyeceğim, girdiğimiz lokantada cam kenarında bir masaya oturuyorum. Dışarıda deli dalgalar, camı yalayan. Restoranın içinde gürül gürül yanan sobanın, o çocukluğumun mutlu günlerini hatırlatan sıcağında ellerimi ısıtmışım az önce. Gezdiğim, gördüğüm yerler aklımdan geçiyor bir bir. Mersin görülmesi gereken bir yer. Narlıkuyu mutlaka görülmesi gerekenlerden. Özellikle hava yağmurluysa, mevsimlerden kışsa. Başımın öne eğildiği, üzgün olduğum bir dönemde düştü yolum buraya. Hayat bu ya. Narlıkuyu’nun dalga sesleri oyalıyor insanı sahiden, “Aldırma gönül” dedirtiyor.
İşe de yarıyor. Sadece Narlıkuyu değil, Mersin’de gezip gördüğüm her şey.