Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Boşluk duygusunu en fazla dert edinen varoluşçu psikologlardan biri olan Rollo May, “Kendini Arayan İnsan” adlı kitabında kendi klinik deneyimlerine ve meslektaşlarının gözlemlerine dayanarak 20. YY’ın ortasında bireyin esas probleminin ‘boşluk’ olduğunu söyler. Bugün 21. YY’ın ilk çeyreğini bitirmek üzereyken May’in saptaması hâlâ geçerli.

Peki nedir bu boşluk duygusu? Yine aynı kitapta May “Boşluk hissi kaynağını bireyin yaşamıyla ilgili hiçbir şey yapamayacak kadar kendisini güçsüz bulmasından alır” diyor ve şöyle devam ediyor: “Birey kendine karşı şartlanır; kendi geleceğini yönlendiremeyeceğine inanır öncelikle. Ne başkalarının davranışları ne etrafındaki dünya ne de kendi hayatı kontrolü dahilinde değildir onun kafasında. En sonunda isteklerinin ve arzularının önemi kalmaz ve her şeyden vazgeçer. Kayıtsızlık ve duygusuzluk, aslında endişelere karşı oluşturulmuş bir savunma mekanizmasıdır.”

Haberin Devamı

Boşluk, doldurulmak ister. Kimi alışverişe verir kendini kimi çok çalışmaya, madde kullanımına… Sık sık da yemek yemeye. Lady Diana’yı blumia’ya götüren süreçte, yaşadığı kontrolsüzce yeme ataklarının altında yatan da içinde hissettiği boşluktu. Kraliyetin yüklediği sorumlulukların altında ezilmesi kadar daha ilk günden kocasının hayatındaki başka bir kadının varlığıyla karşılaşması, yeterince sevilmemesi.. Hissettiği boşluğu yiyerek doldurmaya çalışıyor, kilo alacağım endişesiyle onları kusuyordu.

Derin ve hüzünlü bir konu ‘boşluk’ duygusu. Genç kuşağın güçlü öykücülerinden Mevsim Yenice’nin geçen hafta Can Yayınları’ndan çıkan üçüncü kitabı “Fil Gözü”ndeki öykülerin de ana izleği. Yarattığı karakterlerin yaşadığı boşluk duygusuyla kurdukları ilişkiyi kendine has leziz Türkçesini giyinmiş kalemiyle, kanaviçe misali incelikle işliyor duygunun kasnağındaki goblene.

Tekmelere kelimerle direnç

Yenice kendi tabiriyle, ‘tekmeleyen’ bir duygu onu rahatsız ettiğinde çıkıyor yazma yolculuğuna. O tekmeye kelimelerden tekmelerle direnç gösteriyor. Üstesinden böyle geliyor. Deniz Yüce Başarır “Elim Kalem de Tutar, Kadeh de” isimli podcastinde kendisini tekmeleyen ilk beş duyguyu sorduğunda ilk sırada ‘boşluk’u sayıyor Yenice. Üzerinde çok düşündüğü, çalıştığı, anlamlandırdığı, didaktik anlatıdan kurtarıp ağırlığını edebiyatla hafiflettiği. “Fil Gözü”ndeki öykülerde, ışığı kitabın kapağındaki gibi renkli vitraylardan süzüp karakterlerin karanlıklarını aydınlatıyor.

Haberin Devamı

“Bir kıtanın girintisi diğerinin çıkıntısına yapboz gibi uyuyorsa oradan da anlayabiliriz birbirlerinden koptuklarını” diyor atanamayan coğrafya öğretmeni. Sonra ikili ilişkilere getiriyor konuyu ve şu soruyu soruyor kitapta: “Kıtalar ayrıldığında sabahları şarkı söyleyerek duş almak kimde kalacak?” Genç bir kadın henüz kalitesi ve sayısı iyi olan yumurtalarını dondurarak geleceğini garanti altına alabileceğini söyleyen doktorun uygulamasının ardından yaşadığı duyguyu şöyle tarif ediyor: “İçimi öylesine bir boşluk sarıyor ki tüm iç duvarımın, gözeneklerimin hatta, bir bariyer gibi buzla kaplanmasını diliyorum. Hissetmemek, duymamak, konuşmamak.” “Tamam” diyen teslim olmuş, çaresiz bir kadın sesi… O tek kelimeyle, ‘tamam’la doldurmaya çalıştığı boşluk. Çekilen yirmilik dişten kalan boşluğun yandaki dişi çürütmesi. “İçi bin bir istek ve arzuyla, pişmanlık ve neşeyle, merhamet ve özlemle dolu o boşluk”… Sekiz odalı evinde kendini tek odaya hapseden yaşlı hala… Soruyor yeğeni: “Boş odalar gidenleri hatırlattığı için mi? Ya da daha vahimi, kalanları”. Ve son olarak hayatımız için gerekli olan boşluklar. Tıkıştırarak doldurulan boşlukların tehlikesi: “Küçükken denizden birlikte topladığımız ganimetleri içine sakladığımız tahta kutuyu açıyorum. Yeni bir hatıraya yer ayıracak kadar bile boşluk yok içinde. Kapağı zor kapanıyor”.

Haberin Devamı

Boşluk duygusu üzerine düşünmek için büyük bir edebi fırsat “Fil Gözü”. Boşluk duygusundan sonsuza dek muaflık yok hayatta. Her an hepimizi ‘tekmeleyebilir’. Çözülmeyecek bir problem değil. Önemli olan farkındalık. Mevsim Yenice’nin “Fil Gözü” farkındalık yaratma konusunda edebiyatın gücünün en iyi ispatlarından biri. Rollo May okusa bayılırdı bu kitaba. Ben de okumanızı çok isterim.

İyi pazarlar.