Tribünlerdeki taraftar, salona rakibine küfür etmek için değil, takımını desteklemek için gelmedikçe... Yöneticiler, taraftarlarını yatıştırmak yerine onları kışkırtan görüntüler sergilemekten vazgeçmedikçe... Sahadaki oyuncular, "hakemle oynamayı", "tribünleri tahrik etmeyi", "rakip yöneticelere küfür yetiştirmeyi" bırakmadıkça... Dün ve ilk maçta olduğu gibi spor, spor olmaktan çıkar... İnsanları birleştirici özelliğini kaybeder ve iş, içinden çıkılamaz hale gelir...
Dün yine yüzümüz kızararak izlediğimiz ve basketbol adına hiçbir şey vermeyen maç, ikinci yarıda yine ilk maçta olduğu gibi çığrından çıktı. Tam, "Galiba bu maçı kazasız belasız atlatıyoruz" derken, kendini bilmezin biri sahaya atlayıverdi. Ardından da patlamak için bir kıvılcım bekleyen tribünler, patlayıcı maddeler eşliğinde cehennemi salona getiriverdi. Göz hastalıklarına verdiği önemle ünlü olan Boston’dan gelen ABD’li Chris Herren’in bu anda gözüne isabet eden torpil parçası ise trajik komik bir sahneye dönüştü. Kendi takımının tribünlerinden atılan torpilin parçası gözüne gelen Herren, apar topar ambulansa konularak, hastane hastane gezdi, 25 dakikalık turun ardından nöbetçi göz doktoru bulunamadığı için, salona geri dönüp oyuna kaldığı yerden devam etti. Hem de gözlerini dört açıp, sayıları sıralayarak... Bu olayın yorumunu siz okuyuculara bırakıyorum. Tribünlerin maçla ilgilenmek yerine birbirleriyle küfürleşmeyi tercih etmesi, sporun amacından ne kadar uzaklaştığının en açık göstergesiydi. Tabi bunları seyircilerin bütünü için söylemek doğru olmaz.
Ne yazık ki, emniyet güçlerini bir üçüncü "spor savaşı" daha bekliyor. Beterin beteri de var. Ya play - off ilk turu serisi beş değilde yedi maçlık olsaydı?.. Ne yazık ki futbol fanatikleri, basketboldan elini eteğini çekene kadar, sabretmek zorundayız...