Basketbol Milli Takımımız, Dünya Şampiyonası’nın ilk maçında Porto Riko’ya galibiyeti kendi elleriyle hediye etti.
Turnuvanın geleceği açısından çok büyük önem taşıyan açılış karşılaşmasında Orta Amerika temsilcisine yenilmek için elimizden geleni yaptık ve sonunda da bunu başardık. Oyunun kontrolünü elimize geçireceğimiz anlarda akıl almaz hatalarla yaptığımız top kayıpları, ilk iki çeyrekteki berbat savunma, Kerem’in aksaması ve set oyununu çok geç kurması 40 maç yapsak yeneceğimiz Porto Riko’ya kaybetmemize neden oldu. Bu olumsuzlukların yanında yenilginin diğer bir faktörü de pota altındaki aczimiz ve dış atışlara mahkum olmamızdı. Kaya’nın üçüncü çeyrekteki katkısı, Mirsad’ın zaman zaman parlayıp, zaman zaman sönen geçici çıkışları da bu önemli kayba engel olamadı.
Sadece Ortiz, Ayuso ve Mincy’nin eline bakan yaşlı Porto Riko da fırsatı bulunca, millilerin bu zaafından kolaylıkla yararlanıp, şansının ve Arjantinli hakem Estevez’in yardımıyla çok kritik bir galibiyeti hanesine yazdırdı.
Teknik kapasite, fizik güç ve yetenek olarak rakibinden kat kat üstün olan Milli Takımımızın en büyük eksiği olan ve hemen her Avrupa Şampiyonası’nda karşısına çıkan "motivasyon" eksikliği dün yine hortlamıştı. Ama böyle olacağı baştan belliydi. Bu takıma antrenör, doktor ve masör kadar bir psikolojik danışman da verilmeliydi. Fakat bir türlü sıyrılamadığımız "şark zihniyeti" belimizi ne yazık ki bükmeye devam ediyor.
Yine "çıkmayan candan ümit kesilmez" deyip umutlarımızı sürdürmek ve grupta kalan iki maçımızı kazanmak mümkün. Dün diğer bir üzücü nokta da tribünleri dolduran altı bine yakın seyircinin boynu bükük ayrılmasıydı.