“Dışarıdan bir göz baksın” derler. Boşuna da demezler. O nasıl bir göz ise, dışarıdan bakan göz, her zaman şaşırtıcı tespitler yapar.
Ben de iki İzmirli ağabeyimin, Manisa ile ilgili tespitlerini dinledim.
Manisaspor-Antalya maçını izlerken, Metin Gökalp ve Hasan Elidemir’in düşüncelerini can kulağıyla dinledim. Sohbetimiz, maçın devre arasında da sürdü.
Hasan ağabey anlattıkça ben de emme basma tulumba gibi kafamı salladım.
“Haklısın ağabey” dedim. Eksik bıraktığı yerlerde “Dahası var” diye söze girdim.
Hasan ağabey, zaman zaman İzmir’le Manisa’yı kıyasladı.
Manisa’nın ileride olduğunu söyledi. Sanayiden bahsetti. Manisa’nın muhteşem Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alan Semih Vardarer’in fabrikasını gezerken nasıl büyülendiğini anlattı.
Bu kadar güzel tesislerin Manisa ekonomine olan katkısını ifade etti.
Arada lafa Metin ağabey girdi. Organize Sanayi’nin mimarının Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Bülent Koşmaz olduğunu söyledi.
Hasan ağabey, öyle etkilenmiş ki, Manisa’da sanayi bölgesi çevresinde bir bir açılan restoranlardan, kent girişinde yer alan villalara kadar birçok olumlu tespitte bulundu.
“Manisa büyümüş” diye sözü bitirdi.
Gururlandım
Metin Gökalp, her zamanki muhalif tavırlarıyla Manisa’nın adam gibi adamlarını anlattı. Metin Gökalp, Hasan Elidemir’e göre, Manisa’ya daha sık gelir.
Manisa’da, bir Manisalıdan daha çok gezer, bir Manisalıdan daha çok restorana gider.
Bir İzmirli gözüyle Manisa’da kim adamdır, kim değildir, az buçuk bilir.
Metin Gökalp, Manisa’nın dengeleri konusunda Hasan Elidemir’e bilgi verdi.
Manisa’nın yapısını, 40 yıllık Manisalı gibi anlattı.
Ben de Manisalı olarak, iki İzmirliden Manisa’yı dinledikçe keyiflendim, “Ne kadar şanslıyım. Meğer ne güzel bir kentte yaşıyormuşum” diye gururlandım.
Peki kıymetini biliyor muyum? Kesinlikle hayır.
Ben de onlara, Manisalıların cümbür cemaat İzmir’e aktığını anlatacaktım ama bu konudaki düşüncelerimi kendime sakladım.
Belki de utandım. Ne İzmir’in denizi, ne İzmir’in kızları, diyebildim.
Maçın devre arasında şunu bir kez daha anladım ki, insan elindekinin kıymetini hiçbir zaman bilmiyor. Taa ki onu kaybedene kadar.
O zamanda iş işten geçmiş oluyor.
Bayramın ikinci günü sizleri ne siyasetle sıkmak istedim, ne de felaket haberleriyle...
Yaşadığım kenti İzmirli gözüyle bana bir kez daha anlatan iki ustamın düşüncelerini paylaştım.
Bu vesileyle küçüklerin gözlerinden, büyüklerin ellerinde öper, iyi bayramlar dilerim.