Gözde Yener Birman

Gözde Yener Birman

gozdeyener1@hotmail.com

Tüm Yazıları

Yazar İmer Özer yazdığı kitapta, tercih edilenin, ulaşılabilir olanın, hedef kitlenin sorununu çözebilenin, alışılmamışın ve fark edilebilenin başarı şansının yüksek olduğunu belirtti

Pazarlamanın kitabını yazan, bu işin piri diyebileceğimiz İmer Özer, yeni nesil algısı ile pazarlamayı öyle güzel ‘pazarlıyor’ ki, aslında her şeyin bu sistemde yer aldığını, onun muhteşem anlatımıyla T.U.H.A.F. adlı kitabından anlayabiliyorsunuz. 7 yaşından beri bu sektörün içinde olan Özer’in pazarlama stratejileriyle ilgili birçok sorunun cevabını bu söyleşide bulabileceksiniz. Sizi işinize motive edecek, markanızı yaratma sürecinde destek olacak profesyonel bilgi almak istiyorsanız Sevinç Pastanesi Sohbetleri’nde İmer Özer’le gerçekleştirdiğim sohbete davet ediyorum. Unutmayın. herkes aynı şeyi satıyor ama bazıları daha iyi satıyor!

Haberin Devamı

- Hep çalışmışsınız... Bugün pazarlama konusunda ülkede sözü geçenler arasındasınız. Neler yaptınız ve yapmaktasınız?

Bu bölümü kitaptaki özgeçmişimi yazan editör gözüyle aktarayım isterim.
İmer Özer, Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesi Rusça Kimya Bölümü’nden 2003 yılında mezun olmuştur. Yüksek lisans eğitimini Bilgi Üniversitesi’nde, pazarlama dalında tamamlamıştır. 2004 yılında Türkiye’de ürün yöneticisi olarak iş hayatına başladığı Koruma Temizlik AŞ’de, 2006 yılında satış müdürü olmuştur. 2 yıl sonra, 2008’de aynı kuruluşun genel müdürlüğüne getirilmiştir. Halen, bu görevle çalışmaya devam etmektedir.
Onun yönetiminde Koruma Temizlik AŞ, sabit rakamlarla 10 kat büyüme göstermiş ve ‘Türkiye’nin En Hızlı Büyüyen 100 Şirketi’ sıralamasında başlarda yerini almıştır. Aynı dönemde Koruma Temizlik AŞ, ihracat, vergi alanları dışında kendisinin özel önem verdiği inovasyon ve tasarım alanlarında pek çok ödülle onurlandırılmıştır. İmer Özer, Koruma Temizlik AŞ’yi temsilen Birleşmiş Milletler HeForShe programı üyesidir. Özer, Türkiye’de perakende ve hızlı tüketim ürünleri alanının etkili kuruluşu PLAT Özel Markalı Ürün Sanayici ve Tedarikçileri Derneği’nin yönetim kurulu başkanı, İKMİB İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçılar Birliği’nde başkan yardımcısı, GEBKİM Kimya Organize Bölgesi vakıf yönetim kurulu üyesidir.
Dostları ve yakınları tarafından “Kendisini değil, işini ciddiye alan biridir” diye tanımlanan Özer, kendisini şu sözlerle tanıtmaktadır: Selda’nın kocası, Serra ve Yiğit’in babası... Hikâye anlatmayı seven, okuma sevdalısı, artık yazmaya da gönül vermiş bir iş insanıdır bu İmer denen adam...
9 aylıkken kapısı açık bir gecekondudan, evin önünde kurulan pazara kaçma haytalığıyla hayata, 7 yaşında aynı pazarda su satarak ticarete başlamış ve bugüne kadar aralıksız bir şeyler satmak için mücadele etmiştir.

Haberin Devamı

‘Başarı için T.U.H.A.F. olun’
- Çocuk yaşta pazarlamayı kavramış biri olarak pazarlama üzerine bir kitap yazma fikri nereden doğdu?

Çok okuyan biriyim, bazı okuduğum kitaplar su gibi akıyor, bazılarının da içinden çıkamıyorum. Niye böyle oluyor diye baktım. Konuşurmuş gibi yazılan kitaplar beni daha çok çekiyordu. Ben de anlattıklarımı hikâyeleştirerek anlatmayı çok severim. Türkçe pazarlama alanında yazılmış çok kaynak yok, ben de kendi tarzımla bol hikâyeli ve tuhaf bir kitap yazmak istedim. Sonuna gelince adını da tuhaf koydum.

Haberin Devamı

- Ar-Ge, size göre ‘arakla-getir’... Neden markamız yok ve neden yaratıcı değiliz? (Bu bağlamda ülkenin de markalaşması gerekir mi?)

İnsan beyni tembel bir organdır. Biz neye razıysak beynimiz ona dünden razı. Yaratıcı düşünmek emek ister, beyni çalıştırmak ister. Biz hemen kolaya kaçan tarafta olmayı severiz. Başarılı olan bir ürün veya bir hizmet varsa ‘Amerika’yı yeniden mi keşfedecek’ diye düşünür, hemen benzere veya taklide yöneliriz.
Bugün Hollanda deyince insanların büyük çoğunluğu lale diyor; Almanya denildiğinde ise teknoloji, kimya diyor.
Türkiye deyince ne diyorlar? İşte bu soruya dünyada ortak cevaplar bulabileceğimiz bir algı çalışması ve odak oluşturmamız lazım.
Yani, ne ülkesi olacağımıza karar verip o konuyu odağımıza alıp işlememiz lazım. Turizm ülkesi mi olacağız? Dünya fındık başkenti mi olacağız? Biraz ondan, biraz bundan olmuyor maalesef. Tarlanın her yerini 1’er metre kazmaktansa bir yerini 20 metre kazıp odağa inmemiz şart.

- ‘Ben söylediklerimden sorumluyum, senin ne anladığından değil’ cümlesi size göre pazarlama stratejisinde geçerli değil. O halde mevcut algının üstüne çıkmamak gerek ama bu şekilde toplum olarak çıtamızı nasıl yükseltebiliriz? Lokomotif markaların toplumu yukarıya çıkarma gibi bir misyonu olmamalı mı ya da bu sanat için de sorulabilir... (Sanat sanat için midir, toplum için mi?)

Genelde biz istediklerimizi ve düşündüklerimizi söyler, önümüze bakarız. Hatta anlayan anlar der, geçeriz. Ama pazarlamada tüketicinin anladığıdır gerçek olan. Söylediklerimizden çok nasıl anlaşıldığımızı test etmemiz lazım. Tüketici gözünden algı çalışması yapmadan iletişim sonuçlarını yorumlamak bizi hataya götürecektir.
Tüketici, sizi zihninde konumlandırır. O konumun ne olduğunu bilmek ve orada kalabilmek markaların esas işi olmalıdır. O zaman o algı çıtasını hep beraber yukarı çekebiliriz.

- Her mesleğin PR’ı olmaya başladı. Olmalı mı?

Bence pazarlamada PR olmazsa olmaz, ama PR yaparak değil.
Basında haber olacak işler yaparak viral dediğimiz algıda olmalı, yoksa zorlamayla yapılan PR’lar çok sırıtıyor. PR işlerinde yaratıcı olmak çok daha önem kazandı. Değerli basıncılar, basın bülteni içinde boğuluyorlar. O bültenleri fark edilir hale getirmek lazım en azından.

- Son olarak kendi markasını kurmak isteyen küçük ölçekli yatırımcılara, meslek sahiplerine maddeler halinde tüyolar verebilir misiniz?

- T ercih edilen olmak
- U laşılabilir olmak
- H edef kitlenin sorununu çözmek
- A lışılmamış olmak
- F ark edilen olmak
Yeni girişeceğimiz her işte yukarıda bahsettiğim akrostişin baş harfleri gibi biraz T.U.H.A.F. olmak bizi başarıya götürecektir.