Gözde Yener Birman

Gözde Yener Birman

gozdeyener1@hotmail.com

Tüm Yazıları

Mutfak Girit’le farklılıklar sunmaya çalışan Huriye Erman Öztin, tarifleriyle iddialı. “Türkiye kabak sıyırmayı bizimle öğrendi” diyen Öztin, yemek serüvenini Milliyet Ege ile paylaştı...

O bir restorancı ama benim için derinliği olan, özel bir insan. Yeni yeri harika, ama benim için yemek vesile, asıl amaç bu güzel insanı sizlere tanıtmak. Efsane Mutfak Girit’in yaratıcısı Huriye Erman Öztin’le mutfağının sırlarını konuştuk; yaşamı sorguladık. Pandemiyle beraber yeni uygulamalarla artık o muhteşem lezzetler paket servis ile evlerinizde. Sevinç Pastanesi Sohbetleri’nde, yurtdışına kadar çıkan ünüyle, Mutfak Girit’in hikâyesini sizler için konuştuk...

Haberin Devamı

- Yıllar öncesinden profesyonel bir bankacı olduğunuzu biliyorum. Mutfak işine nasıl girdiniz?

Bankacılığa 1990 yılında başladım. 2006 yılında çalıştığım kurumla yaşadığım ciddi sorunlar neticesinde istifa ettim. O günden sonra kaderim beni başka bir yola soktu. Kendi işimin patronu olayım, istihdam yaratayım diyerek 2007’de Mutfak Girit’i açtım.

- Böyle bir yer daha önce hiç açılmamıştı...

Girit mutfağı furyası bizimle beraber başladı. Bankada şube yöneticisiydim. O pozisyondan sonra mutfak işine gireceğimi duyanlar bana güldüler. Mutfak işini basit bir iş gibi görüp burun kıvıranlar oldu. Sonra İzmir’in dört bir yanında, lokantalarının bir yerine Girit ismini eklemeye başladı işletmeciler. Farkındalık yarattığımızı düşünüyorum.

- Giritlilik var mı?

Egeli bile değilim. Biz lokantamızda ağırlıklı olarak Ege mutfağı yapıyoruz. Zeytinyağlıları, otları, sıcak yemekleri her gün itina ile sunuyoruz. Bu coğrafyada müthiş bir kültürel zenginlik var. Bu doğal olarak yemeklere de yansıyor. Bizi önce İstanbullular keşfettiler. Birkaç yıl üst üste yazarlara, çizerlere mübadele mutfağı yaptım. Çok yalın yaptığımız yemekler, otlar, zeytinyağlılar değer kazandı. İtalyan hükümetinin davetlisi olarak 2010 yılında Torino’ya giderek 150 ülkenin katılımcıları ile bir araya geldik. Orada Ege yemeklerini yaparak, ülkemin tanıtımına katkıda bulundum.

Haberin Devamı

- İzmir sizi tuttu...

‘Kabak sıyırmayı bizden öğrendiler’

Yaptığım her şeyi özenerek yaparım. İğreti bir şey yapmaktansa yapmamayı yeğlerim. İnsan, elinden gelenin en iyisini yapma gayretinde olmalı. Bu kendi ruhsal yolculuğunda, kendini tamamlanmış hissetmene neden oluyor. Seçerek geldiğin bu dünya hayatından, öylesine değil iz bırakarak gitmek kadar huzur veren ne olabilir ki. Her an böyle olma gayretinde olduğum için bu kadar uzun süredir Mutfak Girit devam ediyor.

- Aslında siz mesleğinizi yaparken en başta kendinize samimi olmuş ve sadece kendinizi aşmaya çalışmışsınız. Neler var menünüzde?

Çok teşekkürler. Lokomatif olarak, keşkeğimiz, anne köftemiz, sumaklı etli sarmamız her gün teşhirde yerini almakta. Bunun dışında sıcak menümüzde her gün değişen, yaklaşık 10 çeşit etli ve sıcak sebzeli yemeğimiz var. Ayrıca her gün 25 çeşit zeytinyağlı ve ot yemeği çıkarıyoruz.
Gazetelerin yemek sayfalarında çıkan, yemek kitaplarına giren pek çok tarifim oldu. Mesela, bütün Türkiye kabak sıyırmayı bizimle öğrendi. Bu mutluluk verici. Pek çok televizyon programına katıldım, röportaj verdim, ödül aldım. Bunların hepsi benim ve ekibimin doğru yolda olduğunun bir göstergesi ve çok kıymetli.

Haberin Devamı

- Hayata başka bakan bir insansınız. Ruhani tarafınızı okuyucularımızla paylaşmak isterim...

Gençliğimde başlayan ‘Neden dünyaya geldik, burada bulunuş amacımız ne vs.’ kavramakla ilgili bir yolculuk benimki... Hâlâ arayanım. Arayan da bulandır zaten. Bu dünyaya geliş amacımız benim inancıma göre, ezelde Yaradan’a verdiğimiz, beşerden insana dönme yolundaki hakikatimizi gerçekleştirme yolculuğudur. Aslında varlıktan yokluğa geldik; koparılıp geldik ve bu yokluk âleminde kendimize şahitlik etmek üzere geldik. Yaptığımız her şeye şahitlik etmek üzere... Aslında bir rüya âleminde, simülasyondayız. Bugünün teknolojisiyle birleştirecek olursak, klavyenin başına oturuyoruz; Tanrı’nın ruhundan bir zerre olduğumuz için bir yaratım yapmak istiyoruz; niyet ediyoruz ve enter tuşuna basıyoruz. Allah, bunu bizim için gerçekleştiriyor. Ne yaşarsak yaşayalım, hepsi bizim tercihlerimizin sonucudur. Bu hayat yolculuğumuzdaki tüm aktörler bizim seçimimiz. İnsanın bir anlamı da unutan olduğu için, bir süre sonra seçimlerimizi unutuyoruz. Bizim gayretimiz Yaradan’la ve kendimizle o bağı tekrar kurmak ve hakikatimizi bulmak. İnsan, kendi gibisine meyleder. Aynı frekansta olanlar birbirini çeker. Kimimiz aynı ruhani topluluğun öğrencileriyiz, bazılarımız başka sınıfların. Kimseyi yargılamak, sorgulamak haddimize değil.
Sokağa çıktığınızda herkesi kendinizden üstün görmek, karıncaya bile ulu nazarla bakabilmektir insan olmanın gereği. Yoksa ki burası bir havaalanı, transfer beklediğimiz bir yerde amaç mülk edinmek, dünyaya bu kadar meyletmek olmamalı. Amaç, beşerden insana dönme yolunda cümle yaratılmışa hizmet etmek olmalı. Buna tasavvuf deniyor. Yani bu bir yoldur. Ben de bir öğrenci, bir hizmetkârım. Umuyoruz ki nasibimizde ola...

Balkabağı çorbası güçlü bir antioksidan

Balkabağını küçük küçük doğrayın, yağlı kâğıt üzerine fırın tepsisine dizin. Üzerine piyazlık soğan, bir baş sarımsağı ekleyin, tuz ve zeytinyağını dökün. Fırında iyice pişirin. Kızarmaya başlayınca fırından çıkarın. Bir tencerede kavurduğumuz unu sütle açın ve bir paket krema ile tüm malzemeyi ilave edin ve blender’dan geçirin. Çok az zerdeçal ve karabiber ilave edin. Kaynadıktan sonra ocaktan alın. Afiyet olsun...