Güldener Sonumut

Güldener Sonumut

ntvbenelux@gmail.com

Tüm Yazıları

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin ziyaretiyle Tayvan konusu yeniden alevlendi. ABD Başkanı Joe Biden, Mayıs ayında Çin’in Tayvan’ın toprak bütünlüğünü tehdit etmesi halinde Washington’un askeri açıdan cevap vereceğini açıklamıştı. 

ABD’nin Çin’e yönelik kaygıları yeni değil. 2000’li yıllarda görev yapan ABD başkanı George Bush’tan bu yana, Washington’un Çin’in Batı’nın çıkarlarını tehdit ettiğine yönelik bir değerlendirmesi var. Başkan Obama da, ABD’nin Pekin’e yönelik tutumu ve stratejik açıdan Çin denizine açılımı konusunda çalışmalar gerçekleştirdi. Ancak bu stratejisini hayata geçiremedi, zira Arap baharı, Suriye krizi ve Afganistan’la meşgul olan Obama, ülkesinin dikkatini bir türlü Çin’e yöneltemedi. Keza başkanlığı sırasında Çin’le ticaret savaşı başlatan Trump, stratejik açıdan ise Çin’e odaklanacak fırsat bulunamadı. 

Haberin Devamı

Çin’in Tayvan’a yönelik güncel ‘saldırgan’ söylemi ve gövde gösterisi girişimi, Washington’u sonunda harekete geçirdi. Pelosi’nin Tayvan ziyareti öncesi Biden, Tayvan’a sahip çıkan açıklamalarda bulunarak, hem Nixon döneminin ABD-Çin politikasına, hem de Jimmy Carter döneminin Washington-Pekin yaklaşımına son verdiğinin mesajını resmen iletmiş oldu. 

AB gözüyle ABD-Çin gerginliği

Almanya öne çıktı 

Kuşkusuz Batı’nın önemli bir aktörü olan Avrupa Birliği’nin (AB) tutumu da önem teşkil ediyor. Zira AB ile Çin arasındaki ekonomik ilişkiler hiç küçümsenecek boyutlarda değil. ABD-Çin gerilimi AB kurumlarına ev sahipliği yapan Brüksel’in yaz rehaveti esnasında gündeme geldi. Ancak AB de, NATO gibi, yaz rehavetine kapılacak lükse sahip değil. Nitekim Rusya-Ukrayna savaşı devam ediyor. 

AB’ye göre Çin, Rusya-Ukrayna savaşına odaklanmış olan ABD’nin Tayvan’a ayıracak imkan ve yeteneğinin kısıtlı olduğunu düşünerek, Taipei yönetimine yönelik tehditlerini artırıyor. Bununla birlikte, belki de Rusya’ya destek olmak amacıyla da ABD’nin dikkatini dağıtacak yeni bir diplomatik ve askeri cephe açmayı hedefliyor. 

AB içerisinde ABD’nin Tayvan politikasına ilk sahip çıkan ülke Almanya oldu. 

Haberin Devamı

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Çin’in Tayvan’ın toprak bütünlüğüne yönelik tehditlerinin kabul edilemez olduğunu açıkladı. Almanya’nın ekonomik açıdan Çin’e yönelik bağımlılığını azaltma ve sonlandırma konusundaki kararlılığını da yineledi. 

Rusya-Ukrayna savaşında Moskova AB’ye karşı nasıl enerji kozunu kullanıyorsa, Çin de pandemi sürecinde maskeler ve sair gereçler konusundaki kozunu AB’ye karşı kullanmadı değil. Zaten AB de bu yüzden tedarik zinciri ve ekonomik açıdan stratejik otonomi konusunda politikalar geliştirdi. 

ABD’nin gücü yeterli mi? 

Brüksel’e göre, ABD ile Çin arasında yaşanan gerginlik, söz duellosu, zaman zaman askeri açıdan gövde gösterisi ve retoriğin artmasıyla sınırlı kalacak gibi. Ancak ABD’nin Tayvan gibi yeni bir cepheyle askeri veya diplomatik açıdan ilgilenecek imkan ve yeteneğinin olmadığını ya da kısıtlı olduğunu düşünmemek gerekiyor. Zira Washington, son 10 yıldan bu yana askeri eksenini Çin denizine kaydırmış durumda. Kuşkusuz ABD’nin Avrupa’ya yeniden konuşlandırdığı 100 bin askerlik güç akıllarda soru işaretine neden olmuyor değil. ABD’nin elindeki askeri imkan ve yetenekler hem Rusya-Ukrayna savaşının Avrupa kıtasına taşmaması için, hem Avrupa ülkelerinin güvenliğini sağlamak, hem Ortadoğu’da varlık göstermek hem de Çin denizinde gövde gösterisi yapmak için yeterli olabilir mi? 

Haberin Devamı

AB kaynakları, ABD’nin Afrika’dan çekildiğini, NATO’nun Avrupalı üyelerinin de Avrupa kıtasının güvenliği konusunda önemli görevler üstlendiklerini hatırlatarak, Washington’un Pasifik ve Hint okyanusundaki imkan ve yeteneklerini azımsamamak gerektiğine dikkat çekiyorlar. 

Bununla birlikte AB de artık stratejik varlıklarının AB üyesi olmayan üçüncü ülkelere satışı veya işletmesi konusunda sınırlama getiren bir yönetmeliği hayata geçirdi. Bu çerçevede AB gerektiğinde Çin’in AB ülkelerindeki yatırımlarını askıya alabilir, el koyabilir, hatta hukuki açıdan da engelleyebilir. 

AB’nin Tayvan konusunda ABD’ye desteği askeriden çok diplomatik ve ekonomik boyutta olacak. Ancak AB’nin bu ‘sınırlı’ görünen desteğini küçümsememek gerekiyor. Üstelik AB içerisinde Rusya’ya sergilenmesi gereken tutum konusunda bazı üye ülkeler arasında görüş ayrılığı yaşansa bile, Çin konusunda Almanya’nın ABD’nin yanında yer almaya devam etmesi halinde çatlak bir sesin çıkması beklenmiyor. 

Kış hazırlığına ‘tam gaz’

Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un, ‘Rusya’nın kış aylarında Avrupa’ya gazı kesmeye niyeti olmadığını düşündüğü’ yönünde açıklamasına rağmen, kış hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor. Belçika’da apartmanda yaşayan kişilerin elektrikli ısıtıcı talepleri artmış durumda. Fiyatlar da doğal olarak arz-talep dengesinden dolayı artıyor. Normalde yaz aylarında vantilatör fiyatları artarken, bu yaz soba fiyatları artıyor. AB bir taraftan stratejik doğalgaz rezervini oluşturmaya çalışıyor, diğer yandan da halkı zorlu bir kış karşısında uyarmaya çalışıyor. Alternatifler yok değil. Ancak pahalı. 

AB gözüyle ABD-Çin gerginliği

AB, petrol konusunda Rusya’dan bağımsızlığını neredeyse ilan etti. Elindeki stratejik rezerv ile üçüncü ülkelerle yaptığı ‘ad hoc’ anlaşmalar sayesinde biraz pahalı da olsa petrole dayalı yakıt sıkıntısı yaşamayacak. Dolayısıyla mazot ve gaz yağı konusunda bir sorun yaşanmayacak şimdilik.  

Ancak Brüksel’in bu yakıtları yakacak alternatif ısıtıcıların satın alınması için bir teşvik veya bir sübvansiyon yolunu bulması gerekiyor sanki. Gerek pandemi, gerek Rusya-Ukrayna savaşı, kaynak çeşitliliği ile tedarik zincirinin önemini ortaya çıkarttı. Umarım bu iki tecrübeden ders çıkartılır.