Güldener Sonumut

Güldener Sonumut

ntvbenelux@gmail.com

Tüm Yazıları

Geçtiğimiz hafta Güney yarıkürede olmasına rağmen, Pasifik’te suların ısındığını yazmıştım. ABD’nin bölgede dev bir gövde gösterisinde bulunmaya hazırlandığını hatırlatmıştım. Bu hafta da, Pasifik’te meşru bir şekilde söz sahibi olan Fransa’nın Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ABD, İngiltere, Kanada gibi ülkelerden bağımsız olarak kendi Pasifik turunu gerçekleştirdi.

Ziyaretine Fransa toprağı olan Yeni Kaledonya’dan başladı. Macron, ada halkı için düzenlenen 3 referandumda da Yeni Kaledonya’nın Fransa’ya bağlı kalma arzusunu dile getirdiğini, ayrılıkçıların da bu karara artık saygı duymaları gerektiğini vurguladı.

Haberin Devamı

Buradan Vanuatu’ya geçen Macron, Başbakan İshmael Kalsakau tarafından çok sıcak bir şekilde karşılandı. İki lider, Vanuatu ile Yeni Kaledonya arasında Matthew ve Hunter adaları konusunda yaşanan mülkiyet sorununu çözme konusunda mutabakata ulaştılar. Görüşmelerde Macron, güvenlik, eğitim ve çevre konularında Vanuatu’ya mali yardımda bulunma sözü verdi.

Ayrıca başkent Port Vila’dan, Çin Halk Cumhuriyeti’ni ima ederek, bölgedeki ülkelerin ‘emperyalist emelleri’ konusunda da uyardı. Macron Pasifik’deki turunu Papua Yeni Gine’de noktaladı. Başbakan James Marape’la görüşmeler gerçekleştiren Macron, ağırlıklı olarak iklim değişikliği ve bioyolojik çeşitlilik konularını ele aldı. Ancak aynı anda Fransa Dışişleri Bakanlığı, Fransa’nın Samoa adasında bir elçilik açma kararı aldığını bildirdi. Fransa, kararın, barış, güvenlik, iklim değişikliğiyle mücadele ve biyolojik çeşitlik ile halkların egemenliği ve bağımsızlığını pekiştirmek amacıyla alınan bir karar olduğunu belirtti. Diplomaside yapılan açıklamaların sıralaması çok önemli. Sıradan bir şekilde dile getirmek gerekirse eğer, iklim değişikliği ‘bahane’, barış ve güvenlik asli mesele.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in de 8’nci Pasifik turuna Papua Yeni Gine’den başlaması çok manidar. Zira ada ilk kez bir ABD savunma bakanını ağırlıyordu. İki ülke arasında savunma işbirliği anlaşması imzalandı. ABD Savunma Bakanı, Pentagon’un Papua’da bir üs kurma hazırlığında olduğu söylentilerine ivedilikle son verdi ve böyle bir amaçlarının bulunmadığını vurguladı.

Haberin Devamı

Pasifik adalarının o bölgesi Rusya için ulaşılamaz bir alan, Çin’in ise boy göstermeye çalıştığı bir coğrafya. Değişik dinamiklerin yaşanması bekleniyor. Zira Avustralya Savunma Bakanlığı’nın ülke tarihinin en büyük askeri alımı olan zırhlı personel taşıyıcı ihalesini ABD yerine Güney Koreli Hanwha firmasına verme kararını göz önünde bulundurursak eğer, Pasifik’te hakikaten değişik diplomatik ve askeri dinamiklerin yer aldığını söyleyebiliriz. İzlemekte sanki fayda yok değil.

Fransa’dan Pasifik açılımına devam

Macron, Pasifik turunu Papua Yeni Gine’de noktaladı.

Karadeniz NATO donanmasının gündeminde değil

Malum tahıl koridoru anlaşması şimdilik sanki akamete uğradı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 17 Temmuz gecesi biten anlaşmayı yenilememe kararı aldı. Bu kararın nedenleri konusunda çeşitli yazılar yazıldı. Putin’in Türkiye ziyareti ile hep birlikte hem hakiki gerekçeyi, hem de çözüm formülünü daha iyi anlayabileceğiz. Geçtiğimiz Salı günü Kremlin Dış Politika Danışmanı Yuriy Uşakov, Putin’in Türkiye’yi Ağustos ayında ziyareti edebileceğini teyit ederek, diğer seçenekleri de değerlendirdiklerini ve planlama sürecine başladıklarını vurguladı. Bir soru üzerine de tahıl anlaşmasının iki lider tarafından da doğal olarak görüşüleceğini söyledi.

Haberin Devamı

Bu arada, tahıl anlaşmasının askıya alındığı tarihten bu yana, NATO’nun, daimi deniz gücü eşliğinde Ukrayna’dan tahıl ihracatının güvenliğini sağlama misyonunu üstlenip üstlenmeyeceği hususu sıklıkla gündeme geldi. Kuşkusuz, Washington, Londra ve Ottawa’dan gelen bazı açıklamalar, “acaba NATO Ukrayna tahılını ihraç etmek amacıyla eskort görevini üstlenmeye mi hazırlanıyor” sorusunu gündeme getirebilir. Ancak 11 Temmuz’da Vilnius’de düzenlenen NATO liderler zirvesinin bildirisinin 14’üncü ve 79’uncu maddesinde yer alan unsurları göz ardı etmemek gerekiyor. Kısaca, NATO, Rusya’nın Karadeniz’deki askeri yığınağını yakından takip ettiğine dikkat çekiyor. Karadeniz’in Müttefikler için stratejik önemde bir alan olduğu da vurgulanıyor. NATO da, bölgedeki Müttefiklerin güvenliğini muhafaza etmek amacıyla sarf ettikleri çabaya destek vermeye devam edeceğinin altını çiziyor.

Türkiye’nin de, Montreux konusundaki hassasiyetini NATO’nun her kademesinde dile getirdiğini de unutmamak gerekiyor. Bu çerçevede NATO’nun tahıl anlaşmasının yeniden canlandırılması veya Ukrayna’nın Rusya’nın icazeti sağlanmadan tek taraflı olarak tahılını dünya pazarına ihraç etmesi için güvenlik sağlama ihtimali bulunmuyor. En azından şimdilik. Bu NATO’nun hiçbir koşulda Karadeniz’de boy göstermeyeceği anlamına gelmiyor. Ancak böyle bir hamle için erken. Koşullar oluşmadı. Risk oranı da çok büyük. Tahıl ihracatı konusunda diplomasiye ve siyasete şans vermek için fırsat var. O fırsatlar değerlendirilmeden NATO’nun daimi deniz gücünün Karadeniz’de pruva göstermesini beklemek, hem Vilnius ruhuna hem güvenlik konjonktürüne biraz ters düşer.

Fransa’dan Pasifik açılımına devam

Avrupa’dan Rusya-Afrika zirvesine yakın markaj

Ukrayna’na karşı başlattığı işgal savaşından bu yana uluslararası sahneden neredeyse izole edilen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, hafta içerisinde St. Petersburg’da düzenlediği Rusya-Afrika zirvesiyle ülkesinin etki alanını genişletme çabasına girdi. Zirve Brüksel ve Washington’dan yakından takip edildi. Putin, 49 Afrika ülkesinden heyet davet etti. Bunlardan 17’si Devlet başkanı düzeyindeydi. Davetliler arasındaki onur konuğu ise Burkina Faso’nun darbeci lideri Yüzbaşı İbrahim Traoré idi. 17 Temmuz gecesi tahıl anlaşmasını askıya alan Putin, bu kararından zarar görecek olan Afrika ülkelerine ‘kısa vadede’ 50 bin ton buğday sözü verdi. Yetmedi Afrika ülkeleriyle uzun vadede gıda, enerji ve güvenlik alanında işbirliği yapma sözü verdi.

Rusya-Afrika zirvesinde dikkat çeken unsurlar arasında akşam yemeğinden önce yapılan aile fotoğrafı çekimlerine Gine Bisau, Kongo, Senegal ve Komore liderlerinin fotoğrafta yer almak istememesi vardı. Zira Afrika’daki darbeci liderlerle yan yana görünmek istemeyen Umaro Embalo, Sassoun Nguesso, Macky Sall, Azali Assoumani, aile fotoğrafı konusunda direnebildiler. Akşam yemeğinde, Burkina Faso’nun darbeci lideri Traoré’nin anti emperyalist söylemini alkışlayan Putin, daha ‘demokratik, adil ve çok kutuplu’ bir dünya düzeni çağrısında bulundu. Ancak bir çok katılımcı da, üçüncü ülkelerin Afrika kıtasına ve Afrika ülkelerinin egemenliklerine müdahil olmamaları gerektiğini, darbe girişimlerini desteklememeleri konusunda uyardı. Bu uyarı Rusya’ya da zımnen yapılmış oldu.

Güney Afrika’da düzenlenecek olan BRICS toplantısına katılamayacak olan Putin, St. Petersburg’daki gövde gösterisiyle, uluslararası ekonomi alanında da söz sahibi olma çabasına girmeye çalıştı. Zira Afrika ülkeleriyle yapılan anlaşmalar çerçevesinde ulusal para birimleri ve Ruble ile tercihli ticaret anlaşmaları öngörüldü. Sürdürülebilir bir birliktelik değil. Putin kendi kamuoyuna Rusya’nın dünyadan o kadar izole olmadığını kanıtlamaya çalıştı. Ancak Afrika ülkelerine verebileceği desteğin de sınırlı olduğunu da kanıtladı. Zira Afrika’dan Rusya’ya göç edenlerin sayısı yok denecek kadar az. Afrika’da bulunan emtiaların Rusya tarafından değerlendirilerek uluslararası piyasalara işlenmiş ürün olarak satılma ihtimali düşük. Rusya sayesinde ülkelerinin iktidarına gelen darbeci generallerin iktidarlarını sürdürmeleri için Rusya’nın verebileceği ekonomik destek sınırlı. O ekonomik destek olmadan, askeri darbeyle iktidarı sürdürmek çok zor. Rusya, Transatlantik topluluğun ayağına Afrika’da kıymık batırmıyor değil. Ancak gövde gösterisinin uzul soluklu ve sürdürebilir olmadığının sinyalleri yok değil. En azından Brüksel’den algı bu yönde.

Fransa’dan Pasifik açılımına devam

Putin, Rusya-Afrika zirvesiyle ülkesinin etki alanını genişletme çabasına girdi.