Güldener Sonumut

Güldener Sonumut

ntvbenelux@gmail.com

Tüm Yazıları

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in NATO ve Batı ülkelerine yönelik olarak dile getirdiği nükleer tehdit dillere pelesenk oldu. Günlük hayatın sohbetinde hava durumu ve zaman zaman yıldız falına ek olarak Rusya’nın elindeki stratejik nükleer başlıklı füzeleri ne zaman ve nereye fırlatacağı konusu da artık yer alıyor. 24 Şubat’ta başlayan Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte nükleer tehdit bir kez daha gerçek oldu. Artık bu husus tartışma konusu bile değil. Tehdit her geçen gün artıyor gibi. Bir başka deyişle asıl mesele tehdidin hayata geçme olasılığı.

Haberin Devamı

ABD eski Savunma Bakan Yardımcılarından Andy Weber, nükleer tehdidin 1962 Küba füze krizinin seviyesini geçtiğini iddia iddia ediyor. ABD başkanı Joe Biden, Putin’i uyararak, ‘sakın, sakın sakın’ demekle yetiniyor. Ancak sözlerinde sanki Putin’in nükleer düğmeye basmak üzere olduğu intibası yok. Rusya cephesinde, gerek Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dimitri Medvedev, gerekse Çeçenistan Özerk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ramazan Kadirov, Rusya’nın ‘gücü azaltılmış’ nükleer başlıklı füze kullanması gerektiğini savundu. Kadirov’un nerede tahsil gördüğü pek bilinmiyor. Ancak konuyla ilgili olarak pek uzman olmadığı açık, zira gücü azaltılmış ‘nükleer bombacık’ diye tarif ettiği nesne aslında taktik nükleer füze.

Rusya soğuk savaşın sona erdiği 1991 yılından bu yana askeri doktrinini 1993, 2000, 2010, 2014 ve 2020 yıllarında güncelleştirdi. Rus askeri doktrininde, nükleer güç kullanımının çerçevesi oldukça açık. Rusya’ya hayati bir saldırıya karşı kullanılması öngörülüyor. Bir başka deyişle, Rusya’nın bu silahın kullanımına öncülük etmeyeceğinin altını çiziyor.

Nükleer ‘süreç’

Ancak bu doktrin ne kadar geçerli artık bilinmiyor. Zira Rusya Ukrayna’da zemin kaybettikçe, daha saldırgan yöntemlere başvurmaya meylediyor. Bu çerçevede Rusya’nın taktik nükleer silahlarını kullanma ihtimali de her geçen gün artıyor. Ancak bu silahların kullanımı bir tabancaya mermi sürmek gibi basit bir işlem değil. Taktik nükleer silahların kullanımı en az 12 saat ile 3 günlük bir süre gerektiriyor. Düğmeye basacak olan kişi de Fransa’da olduğu gibi Cumhurbaşkanı değil sadece. Kuvvet komutanlarının da düğmeye aynı zamanda basmaları gerekiyor.

Haberin Devamı

Rusya’nın bu silahları kullanmadan önce fırlatıcılarını hazırlaması, ilgili personeli toplaması, fırlatma zeminini tespit etmesi, hedefi belirlemesi, silahları depolarından çıkartıp, başlıklar ile seyir aygıtlarını birleştirmesi gerekiyor. Yetmedi, komuta kontrolde yedekleme sistemini hayata geçirmesi gerekiyor. Tüm bu işlemler, başta ABD olmak üzere, Çin, Fransa ve İngiltere gibi ülkeler tarafından dakika dakika izlenebilecek bir süreç. Nitekim ABD, kısa adı SBİRS olan uzay tabanlı kızılötesi sisteme sahip. Bu sistem sayesinde Rusya’nın nükleer faaliyetleri saniyesi saniyesine izleniyor. Rusya’nın bu silahı ne zaman, hangi koşulda kullanacağı belirsiz. Nükleer tehdit artıyor artmasına da, o kadar da ivedi değil. Bu da gerçek. NATO ve müttefikleri de Rusya’nın olası taktik nükleer silah kullanımına nasıl cevap verebilecekleri hususunda kurşun kalemlerini biliyorlar. 12-13 Ekim tarihinde düzenlenecek olan NATO Savunma Bakanları toplantısı da bu açıdan önemli. Müttefiklerin nükleer tehdit algısı konusunda görüş ayrılığı yok. Ancak zamanlama, koşul ve ihtiyadi cevap konusunda bir eş güdüm sağlayacaklar. Perşembe günü yapılacak olan toplantı bu açıdan belirleyici olacak.

Haberin Devamı

Nükleer tehdit ne kadar ivedi

VDL yeniden seçim peşinde

Ursula Von der Leyen (VDL) Avrupa Komisyonu başkanlığı koltuğuna yeniden aday olmak üzere ikinci kez yarışmaya hazırlanıyor. İlkinde hiçbir şekilde seçilmeden kapalı kapıların ardında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel’in pazarlığıyla koltuğu kapmıştı. Ancak o tarihten bu yana Almanya’da siyasi aritmetik değişti. İktidar değişti.

AB içerisinde de siyasi dinamik dönüşüme uğradı. Zira Berlin’de Avrupa Komisyonu’nun Alman adayını belirleme yetkisi koalisyon ortaklarından Yeşiller Partisi’ne verildi. Yeşiller VDL’nin adaylığına prensipte karşı değil. Ancak ‘Spitzenkandidaten’ yani liste başı ya da öncü aday uygulamasında ısrar ediyorlar. Dolayısıyla VDL’nin yeniden Komisyon başkanı olması için önce Avrupa Parlamentosu seçimlerine partisi olan Avrupa Hristiyan Demokratların önder adayı olarak katılması gerekiyor. Partisinin de sandıklardan birinci konumda çıkması gerekiyor. Bir başka deyişle VDL Avrupa Hristiyan Demokratların liste başı adayı olur ve partisi kazanırsa, o takdirde koltuğuna oturabilir.VDL bu çerçevede partisi Hristiyan Demokratlara çiçek dağıtmak üzere kolları sıvamış durumda. VDL’nin bu tavrının Türkiye-AB ilişkilerine nasıl yansıyacağı henüz bilinmiyor. Prag’da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesine davet edilen Türkiye’nin Avrupalılığı artık tartışılmıyor. Acaba buradan yola çıkarak Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi, kaleminde halen Tunus, Mısır, Irak, Lübnan’la birlikte bulunan Türkiye dosyasını, en azından AB’ye aday ülkeler havuzuna veya Norveç, İzlanda ve İsviçre gibi ülkelerle yan yana mı koyacak? Yoksa Ortadoğu’nun derinliğine gömmeye devam mı edecek?

Nükleer tehdit ne kadar ivedi