Bugün "1 Mart tezkeresinin reddini" savunanların sırtlarına iğneleyerek teşhir etmek gerek.Türkiye'nin "Arap halkları gözünde kişilik sınavı ve itibarı" olarak bu "ret" olayını yorumlayanlar, bilemiyorum, utanarak önlerine bakıyorlar mı?Onların iyi niyetlerinden kuşkum yok. Bazıları dostumdur.Ancak...Gerçeği sütunlarına ve ekranlarına hepsi "doğru" yansıtmış değiller. İşte... DTP'nin "ayrı bayrak, ayrı meclis, dış politika ve maliye dışında hizmet alanlarıyla sınırlı ortak yönetimi öngören, ayrı hükümet" bildirisi.1 Mart tezkeresinin reddinden önce böyle bir bildiriyi kim aklından geçirebilirdi?Tereddüdünüz mü var?İmralı'daki Abdullah Öcalan için aynı bildiride yer alan "Kürt halkının önderi" ifadesi yeterli değil mi? 1 Mart tezkeresinin Türkiye'ye "getirisini ve götürüsünü" DTP'nin yaptığı açıklama ortaya koyuyor. Açıklamadaki bir başka ifadeyi not almalı; "Siyasi partiler yasasının gereği, başkent Ankara'dır ama bu ön kongreyi bizim başkentimiz Diyarbakır'da yaptık" mesajını -özetle- veren ifade...Şeyh Sait İsyanı silahlıydı...Bu bildiri ise "silahsız manifesto..." TSK, PKK'yı vurmak için sınır ötesi harekâtın kırmızı çizgisinde "start" beklerken, bu açıklama açık "meydan okuma"dır.Ne yazık ki...İktidar küresel güç dengelerini okuyamadı."Takiye" tavrını, içeride olduğu gibi dışarıda da "işleyebilir" sandı. Makas değiştirmek İkinci Irak Savaşı öncesinde ABD'nin Türkiye üzerinden Kuzey Irak'a girişine yeşil ışık yaktı.Bu amaçla Mersin Limanı tesislerini ABD, savaş gemilerinin çıkarma yapmaları için yeniden inşa etti.Mersin Limanı'nda yığınak yaptı. Ek lojistik için gemilerini aylarca Mersin Limanı açıklarında bekletti.Diyarbakır merkez olmak üzere Güneydoğu sınırlarına yakın yörelerde binalar ve arsalar kiraladı.Bütün bu süreçte Ankara'da "davetkâr" ışık yanıktı. Ve TBMM'de oylama yapıldı... AKP oylarıyla tezkere reddedildi.Uluslararası ilişkilerde "ahde vefa" ilkesi çiğnendi.Büyük balık ABD çiğner ve yutar... Ama küçük balıkların rolü bu değildir. Ahde vefa Türkiye daha baştan "olumsuz" tavır koyabilirdi. ABD'ye "Türkiye üzerinden Kuzey Irak'a giremezsin. Başka yol haritaları dene" diyebilirdi.Oysa...Bunu yapmayıp "yeşil ışık" yaktıktan sonra "1 Mart çalımı" Türkiye'yi işte bu acı günlere getirdi."Takiye" iç politikanın "balık hafızasında" geçerli olsa bile, dış politikada "olumsuz" nottur.TBMM oylamasındaki "vasıflı çoğunluk" yorumuyla, bütün bu olumsuz çizginin altındaki imzanın, dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç imzasını taşıyıp taşımadığını bilmiyorum.Hep kuşku duydum; "Acaba 1 Mart'ın günah heybesi, onun sırtına mı kondu?" Güven bunalımı İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında Kuzey Akdeniz kuşağı "iç savaş" dramını art arda yaşamıştır.En son Yugoslavya'nın parçalanışı "ibret" sürecidir.Türkiye bu sürecin dışında kalmıştı.Tito'nun Yugoslavya'yı bir arada tutabilme büyüsü, şimdilerde daha net anlaşılıyor. O öldükten sonra "polarizasyon" başladı. Ve "parçalanma" ile noktalandı.Çünkü... Tito bir devlet adamıydı.Son söz:Türkiye'yi ise ülkesi ve ulusuyla parçalanmaz bir bütün olarak kim tutabilecek? gunericivaoglu@milliyet.com.tr Fay kırılması