Drogba liderliğin nasıl bir şey olduğunun yeşil sahadan dersini verdi.
Galatasaray-Chelsea maçında moraller inişe geçmişti ki tribünlere kıvılcımlar sıçratarak on binleri ateşledi.
O sırada korner atılıyordu.
Tribünler “gök gürültüsü” oldu.
Sesler sağanaktı.
On binlerin elektriği şimşek şimşek çaktı.
Ve...
“Gol...”
Drogba takımın nasıl uçuşa geçirileceğini, tribünlerin büyüsünü bilen bir saha içi lider.
Chelsea serbest vuruş kullanırken, korner atarken 6 pas da Galatasaraylı futbolcuların nerelerde durması gerektiğini onlara gösteriyor.
Tehlikeli hava toplarında kafaya çıkıp pozisyon bozuyor, topu kafayla uzaklaştırıyor.
Sağlam vücut yapısı ve sezgileri onun özelliği.
Kendi kalesi önünde güvenlik sigortası.
Rakip kale önünde ise dev bir mıknatıs.
En az iki oyuncu onu tutuyor ve böylece oyuncu eksiltiyor.
Galatasaray’ın tek golünde Chedeu nasıl rahatça topu önünde bulabildi ki!
İki kişi Drogba’yı iki kişi de Burak’ı tutuyordu.
Drogba’nın kafayla indirip omuzuyla Selçuk’a indirdiği topla yaptığı asist gol olmadıysa bu futbolun kötü şakasıydı.
Selçuk o pozisyonda gerekeni yaptı.
Ama...
Top direkte kaldı.
............................
Sayılmayan gole gelince.
Tacın hızlı kullanılışı ve Burak’ın o dar açıdan şutu müthişti.
Klastı.
Ne var ki...
Chelsea diğer topu koltuğunun altına almış 18 içinde koşuyordu.
Sonra da topu öylesine yuvarladı.
Bu durumda maçın gidişini engellemediği için diğer top “yok” hükmündeydi.
Hakemin golü vermesi gerekirdi.
Ne yan hakem, ne hakem ikinci top Chelsealinin koltuk altındayken tacın atılmasını “engel” saymamış.
Bayrak yok, düdük yok.
İkinci top sahanın 18 dışına doğru yuvarlanırken Burak kalenin önünde çaprazda...
Bir iki saniye sonra da gol.
Bütün bunlara rağmen hadi hakem “iptal” kararı aldı.
Peki...
Topu koltuğunun altına saklayarak, taç atıldıktan sonra 18 içinde koşuşa, ardından 18 dışına yuvarlayarak “dört dörtlük helal golü” iptal ettirmesi sıradan bir “sarı kart” cezası ile geçiştirilecek hafiflikte mi?
Avrupa Şampiyon Kulüpler kupasında tur için kader çizecek önemde bir golü bilerek ve isteyerek iptal ettirme suçunu dengeleyecek “ceza” bir “kırmızı kart” olmalıydı.
Bir takımın golünü “yok saydırtmışsın” o zaman bir kişi eksik oynamalısın.
............................
Takımı ateşlemek parantezi içine Melo’yu almamak haksızlık olur.
Kaybettiği topları tekrar kazanmak için ısrarlı ve inatçı takibiyle aldığı her sonuçta hem arkadaşlarına örnek oluyordu, hem de tribünleri ayağa kaldırıyordu.
Yaptığı hareketler on binlerin tezahüratıyla dönüyordu.
Yekta’yı göndermek için çok uğraştılar.
O damardan Galatasaraylıdır.
Yönetimde olanlardan kimilerini gene mahcup etti.
Semih her zamanki gibi güvenilir adamdı.
Ve Selçuk...
O bir “sakin güç...”
Beyni ve ayakları arasında “ergonom” ilişki var.
Futbol her an değişen bir “kaos” ise o “kaosun düzeni...”
............................
Bugün canım politika yazmak istemedi.
İstenir gibi mi?
Şubat sonu 2014’ten siyaset manzaraları birilerinin “ikinci topu” kolunun altına alıp, golleri iptal çabasını andırmıyor mu?